Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Temmuz '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kadınsan... Ve güzelsen...

Kadınsan... Ve güzelsen...
 

Mecnun, aşkından deli-divane olmuş Leyla'nın. Merak etmişler, "Bir görelim bakalım, ne menem bir şeymiş bu Leyla?" demişler. Gördüklerinde ise şaşkınlıktan küçük dillerini yutmuşlar. Çirkin, kara-kuru bir şeymiş Leyla.

- Bu mudur seni deli-divane eden? diye sormuşlar Mecnun'a.

- O'nu bir de benim gözümle görebilseniz... demiş Mecnun.

Hani derler ya "gönül kimi severse, güzel O'dur" diye. Sevilen midir güzel?

Güzel... Ama neye-kime göre güzel... Kimdir güzel?

Dünya'nın herhangi bir yerinde "Güzel budur, ölçüleri şöyle olmalı" diye bir model var mıdır? Örneğin Afrika'daki bir kavimde "halkalar takılarak uzatılan boyun", o kavime göre güzelliğin ölçüsü olurken... Medeni toplumlarda, ne denli güzel bulunur?

Ama toplumun güzellikle ilgili genel bir anlayışı vardır. Her ne kadar zaman zaman kişilere göre sapmalar yapsa da, "güzel" konusunda az çok yargılar değişmez.

"Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır" diye avutmak isteseler de kadınları... Ne denli bakımlı olursanız olun, alt yapınız yoksa eğer... Yine de güzel olamazsınız.

Bir de "Güzellik gelip geçici" derler. Nasıl gelip-geçicilikse bu? Doğumunuzdan itibaren başlar ve -eğer kendinize katabilmişseniz değerler- ölümünüze kadar sürer. Yok mudur çevremizde nemrut yaşlıların yanısıra hala bakımlı ve sevimli yaşı ilerlemişler. "Cami yıkılsa da mihrap yerinde" diye boşuna söylememişler.

Öncelikle yüreğiniz güzel olacak ki, bakışlarınıza yansısın... Beyniniz boş olmayacak ki, ağzınızı açtığınızda konuşasınız. Hani "keşke hiç konuşmasa" dedirten alımlıaptallardan olmayasınız. Hele bir de nazik, hatta nazenin olursanız... Yapmacıklıktan uzak ve doğalsanız... Gerisi hikaye. Kaşı güzelmiş, gözü güzelmiş... Yok bacakları sütun gibiymiş... Hani olsa da fena olmaz ama:))

İşin bir de "ama"sı var. Bir bütün halinde ise güzelliğiniz... Varsa söyleyecek ve dinlenmeye değer düşünceleriniz... İşte o zaman başlar sizin için "işkence döneminiz".

İlk sorun, "hem güzel, hem de akıllı" olunabileceğine inanamaz insanlar. Bu yüzden de genellikle "önyargılı" yaklaşırlar. Az da olsa tanıyabilme fırsatı bulabilirlerse eğer... Bu defa da "inanılmaz şaşırırlar".

Tüm gözler üzerinizdedir, seyrederler her gittiğiniz yerde... Erkekler beğeni ile ve de bazıları gözleriyle soyarak, kadınların pek çoğu "kusur arayarak".

Nedendir bilinmez... Kadınlar, bir de şööyle bir yukarıdan aşağıya "küçümseyen" bir bakış atıp, dudak bükerek... Başlarını öte yana bir savururlar kiii... Görülmeye değer.

Yakın çevrenizdeki kadınların çoğu, sizinle yarıştadır... Yaptığınız her şey "onlar tarafından" "yakın takibe" alınır. Yalnızken yanınızdan ayrılmazlar, bir sevgili veya kocaları varken ise, semtinize uğramazlar. (Bunlar genel davranışlardır... İstisnalar, kaideyi bozmaz)

Aşkta iseee... Yalnızlığa mahkûmsunuzdur. Çünkü, "bu kadar güzel birinin, kim bilir kimler vardır peşinde, ya da mutlaka biri vardır hayatında... Yalnız bırakmazlar" mantığı ile kimseler yaklaşmaz yanınıza. Ya da korkarlar "Ya taşıyamazsam" diye. Tabii ki "kıskançlık" var işin ucunda. Herkesin baktığı biri ile, yan yana yürümek kolay olmasa gerek.

Hele bir de akıllı sınıfındaysanız... Yandınız. Erkeklerin çoğu... Ya korkar, kaçarlar, ya da sizinle "akıl yarışına" kalkarlar. Nedendir bilinmez "abuk-sabuk" bir "mat etme savaşı"na girerler. Hiç bir şey bulamasalar bile, (çok enteresandır) belden aşağı vururlar, kadın ve de zayıf olduğunuzu vurgularlar... (Ama bu arada... Dedim ya istisnalar kaideyi bozmaz. İstisnalar da nedense "söz"de kalır, hiç bir güzelin yanına uğramaz)

Kadınların yolda "asabi" bakışlarının, erkeklerin ise, yanında sevgili veya karısı varken bile "hayranlık dolu süzüşlerinin" hedefisinizdir.

Ama, artılarını (!) da es geçmemek gerekir "bu kadar güzel olmanın". Nedendir bilinmez "inanılmaz kolaylıklar getirir" size görünümünüz. Nereye giderseniz gidin "torpilli"sinizdir. Herkes -özellikle erkekler-, inanılmaz yardımsever ve centilmendirler (!). "Sizin nazik parmaklarınız acımasın, o güzel kafanız yorulmasın" diye ellerinden geleni yaparlar (!). Örneğin; arabanızla "yolda kalmazsınız". Hepsi birden çevrenizi sarar, arabanızın sağını solunu kurcalar... Veee "tamirciye gidilmesi gerektiği" konusunda "önemli kararı(!)" verirler. Oysa siz tamircinizi çoktan aramışsınızdır cep telefonunuzdan. Ama, çok da haklarını yememek lazım. Lastiğinizi değiştir(ebil)irler.

Sıraların uzadığı, kavgaların yaşandığı bürokrasi işlemlerinde ise "en olmazınız bile" olur kılınır. "Herkesle tartışan memur", sıra size geldiğinde "munis"liğin tavanına vurur.

Marketlerde ve mağazalarda tüm satış elemanları çevrenizde pervane olur.

Herkes, her zaman iltifat eder. Tabiri caizse, çuval giyseniz "muhteşem olmuş" der.

Bütün hayatınızı şımartılarak ve kıskanılarak yaşarsınız.

Bu yazı... Yaşanılanlardan "aynen" alınmıştır.

 
Toplam blog
: 139
: 1916
Kayıt tarihi
: 12.04.07
 
 

Bana biri kendini anlat dese, susar kalırım. Her konuda çılgın bir istekle konuşan ben, işte o anda ..