Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '11

 
Kategori
Deneme
 

Kafa yormak

Kafa yormak
 

Yazı sandviçe benzetilebilir mi? (Sabahattin Gencal)


(Sandviç tarifi) Malzemeler : 3 su bardağı un, 1 bardak süt ( 200 gr.), 2 adet yumurta (birinin sarısı ayrılacak), 1 paket margarin, 3 tatlı kaşığı toz şeker, 3 tatlı kaşığı tuz, 1 küçük paket yaş maya 

Yapılışı : Malzemeler karıştırılıp yoğrulur. Kulak memesi kıvamına getirilir. Hamurun üstü kapatılarak bekletilir. Hamur mayalandıktan sonra hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alınarak avuç içinde oval şekil verilir. Uçlarına bastırılarak sivrilik sağlanır. Daha sonra yağlanmış tepsiye aralıklı olarak dizilir. Ayrılan bir yumurta sarısı üzerlerine sürülür. Yarım saat da bu durumda bekletildikten sonra fırına sürülür. 200 derecede pişirildikten sonra tepsi çıkartılır. Sandviçler soğuduktan sonra dikine olarak ortalarından kesilip içine kaşar dilimi konur. ( Ya da istenile malzemeler konabilir.) 

Bu tarif nerden çıktı demeyin. Sabırlı olun biraz. 

Biz Pazar yazılarına sandviç yazı diyorduk ya. Sandviçi hazırlıyorduk araya konacak malzemeleri de köşe yazarlarından alıntılarla tedarik ediyorduk. 10 yazımızı böyle yazdık. Etkili – etkisiz, yararlı – yararsız, güzel –çirkin her neyse bloglarda yayınlandı. 11. yazımız, seçim günkü yazımız ise aynı yöntemle hazırlanmasına rağmen yayınlanmadı. Gerekçelerinin doğru olduğunu varsayalım. Peki, o zaman 10 yazı niye yayınlandı? Bu konuyu fazla irdelemeden sandviç yöntemine devam edeceğim. 

Bilindiği üzere sandviç yazıların ilk ve son paragraflarını ben hazırlıyordum. Nasıl ki sandviçin bir kalınlığı varsa, bu paragrafların da bir uzunluğu var. Çok kısa olması da uygun olmaz, uzun olması da. Ama bu sefer uzun oldu. Çünkü sandviç tarifi verdik. Eşimin yaptığı sandviçleri 47 senedir afiyetle yedim. Ama bir gün merak edip de tarifini sormadım. Bu anda kendi kendime hayret ediyorum. Benden başka herkes tarifi sormuştu. Ben de bugün sormuş oldum. Yazım güzel olmayabilir; ama sandviçlerin fevkalade olacağını söyleyebilirim. 

Böyle benzetme yapmam doğru olmuyor belki. Ama benzetmeler de hata olmaz derler ya. Hatamız varsa affola diyerek okumanızı salık verdiğim yazılardan alıntılara geçiyorum: 

- Hay Allah kol saatim yine durmuş. 

- Hiç merak etme, hele şu yeni Anayasa bir çıksın; düzelir kol saatin de... 

(Çetin Atlan, Çıtır. Şeytanın Gör Dediği, Milliyet, 19. 06. 2011) 

Ancelina Coliyle birlikte çadırda yemek yiyen kadınların, Suriyeli mülteci ayaklarıyla sofraya oturtulan torpilli bürokrat eşleri olduğu ortaya çıktı sayın seyirciler, azzz sonra… 

(Yılmaz Özdil, Azzz daha, Hürriyet, 19. 06. 2011) 

Bakışlarını bir kez olsun gökyüzüne çevirip de ay, güneş, yıldızlar, kuyrukluyıldızlar, bulutlar ve kara deliklerdeki ve daha nicelerindeki işaretleri görebilenler için sonsuz evrenin en etkileyici hadiseleridir ay ve güneş tutulmaları. 

(Nazan Bekiroğlu, Üç dakika On yedi Saniye, Zaman, 19. 06. 2011) 

Bu yazıyı yazarken Bekir Ünlüataer'in mart konserindeki kayıttan, güftesi Necati Tokyay'a ait olan Zeki Arif Ataergin'in Şehnaz şarkısını dinlemeye başladım...
"Beni ateşlere salan o kapkara siyah gözler/ Beni çılgın gibi yakan o tatlı sözler güler yüzler/ Hayatımda sana kanmak nasip olmaz ise eğer/ Kapansın perde çekilsin cihan sensiz hiçe değer" 

Yazı bitince de koltuğa uzanacağım ve Beethoven'in "7 numaralı Keman Sonatı"nı Heifetz'in icrasından dinleyeceğim. 

Yaşasın teknoloji! 

Bu çağda ne yalnızlık, ne de can sıkıntısı söz konusu olabilir insanlar için. 

(Mehmet Barlas, Teknoloji ile müzik birlikteliği varken yalnızlık olamaz ki... Başyazı, Sabah, 19. 06. 2011) 

Çok duymuşsunuzdur. “Bir yazının girişi ile sonuç paragrafı güzel olsun da… “ Gerçekten doğru bu. Zoru görünce okuyuculara havale. Yazıyı siz tamamlayın deyiveriyorum. 

Yazı bitince sandviç yapmayacağım kesin. Kol saatim yok. Müzikten, utanarak, sıkılarak söylüyorum hiç anlamıyorum. Sık sık gökyüzüne bakıp tefekkür etsek ne güzel olurdu; ama bu konularda da ne yazık ki kafa yormuyoruz. Nereye kafa yoruyoruz ki? Yazı yazmak sandviç yapmaya benzemez kafa yormalı biraz. 

Sabahattin Gencal, Başiskele, 19. 06. 2011 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..