Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '12

 
Kategori
Şiir
 

Kafamın içindeki sesler

Kafamın içindeki sesler
 

Bir ben var benim içimde benden de öte…

Kalbimde ayrı bir dünya…

Ve kafamda ise çok başka bir hayat…

 

* * *

 

Yine bitmemiş bir cümle ile başlıyorum hayata…

Ve hayat, bir türlü tamamlanmak bilmeyen cümlelerimin sonuna üç noktayı koyarak yoluna devam ediyor…

Hayatın tamamlanamayan evresinde yer alan bu yaşamın eksik kalan yanlarında bulundum hep…

Ve eksik kalırken ben buralarda…

Eksik kalmaya devam eden bir de sen vardın aslında…

Bunun farkında olsan da, olmasan da…

Ve ben, eksildikçe sen de eksiliyordun…

Fakat ben tamamlandıkça sen tamamlanmıyordun…

Sadece tamamlandığına inanıyordun ya da kendini buna inandırıyordun…

Çünkü hayat, bu denli acımasız olmakla beraber hiç adil değildi…

Ve hiçbir zaman da adil olmamıştı…

Hayat bu denli adaletsizken ben, tüm umutlarımı borç vermiştim sana…

Ve sen söyleyebilir misin?

“Hangi peşinat sana borç olarak vermiş olduğum bu umutlarımın karşılığını geri ödeyebilirdi ki?”

Belki de cevaplanması çok zor bir soru bu…

Ritim tutturmaya çalışılan bir melodide notaları uzun yıllar önce unutulmuş olan bir şey bu belki de…

Ve sen, bu ritimsizlikte çırpınıp duran bir şarkının söylenmeyen sözlerisin sadece…

Unutmaya, unutulmaya ve unutturmaya yüz tutan…

 

* * *

 

Hayat, öyle bir şey ki…

Ne kadar yaşansa da, ne kadar yaşanılsa da ve ne kadar yaşanıldığı düşünülse de…

Bitmeyen bir şarkıdır dillerde…

 

* * *

 

Aşk, idam edildi bugün…

Ve ruhunu teslim edeli çokça zaman oldu…

Ne son dileği soruldu ne de son kez nefes almasına izin verildi…

Kefene dahi sarılmadan çırılçıplak toprağa gömüldü…

Ve aşk, ebediyete uğurlanarak ayrı düşmüştü gönüllerden…

Her ölüm, aslında bir kurtuluştu…

Fakat bu ayrılık, sadece bir son ve yok oluştu…

Ve bu ayrılık, tek bir cümle ile teselli bulacak kadar basit değildi…

Tüm umutlar, geceyi üzerine giymişken…

Ve Güneş, bir daha doğmamak üzere çekip gitmişse…

Bu, ne ölmektir; ne de yaşamaktır…

Bu, sadece bir belirsizliğin koynunda bilinmeze doğru yol almaktır, yol…

 

* * *

 

Kafamın içinde öyle sesler var ki…

Bir yanım yaşamak, bir yanım ölüm diyerekten…

Zıtlıklar ile savaşıp duruyor adeta…

 

* * *

 

Kafamın içindeki sesler, bazen ölü bir canlıyı simgeler ve bazen de canlı bir ölüyü işaret eder…

Böyle paradoksal bir durumda, hayat ya kaldığı yerden devam edip yeniden başlar; ya da hiç var olmamış gibi tek bir kalemde kendisini imha eder bir duruma gelir…

Ve hayat, bu döngünün içinde cennet ve cehennemin kapılarını ardına kadar açmış bir vaziyette bekler durur hep…

Ya cennettesinizdir ya da cehennemin en derinlerinde…

Bulunduğunuz mekânı ya tanıyorsunuzdur; ya da o yeri hiç görmemiş gibi bulunduğunuz yere bir yabancısınızdır…

Yabancısı olduğunuz bir cennette yaşamaktansa, tanımış olduğunuz bir cehennemi yaşayarak…

Bu cehennemi bu cennete tercih etmek daha doğru bir karar olsa gerek…

Çünkü böylesi bir durum, daha realist bir yaklaşımın en büyük göstergesi olacaktır…

 

* * *

 

Kafamın içinden öyle sesler geliyor ki…

Bazen duygu akıyor…

Ve bazen de mantık…

Ve hep, mantıksal düşünmelerim duygusal düşüncelerime ağır basarak…

Hayat, durmaksızın yoluna devam ediyor en olağan şekilde…

Olması gerektiği gibi…

 

 
Toplam blog
: 102
: 1428
Kayıt tarihi
: 24.06.11
 
 

Çukurova Üniversitesi Maliye Bölümü mezunuyum. 8 Nisan 1987 doğumluyum ve Adana'da Seyhan ilçesin..