- Kategori
- Kitap
Kağnı-Ses / Sabahattin Ali
Öldükten sonra değeri bilinenlerden...Ne yazık ki...
On iki öykü bir kısa romandan oluşuyor kitap. Yazar 1930'lu yıllarda yazmış hemen hepsini. Tüm yaşamı kısa ve uzun süreli hapislerde geçmiş, bu kitaptaki öykülerinin bir kısmını da hapishanedeyken yazmış sanırım. Hayatını okuduğumda; annesinin histeri hastası olduğunu öğrendim, kendisinin de bu durumdan etkilenmiş olabileceğini düşündüm. Zira bu kitaptaki istisnasız tüm öyküleri ve kısa romanında öylesine siyah tonlar kullanmış, karakterleri de o kadar ışıksız çizmiş ki, adeta nefesim daraldı okurken her birini...
Kitap bitince de eni konu bir "ohhh" çektim. Öylesine yalın, sürükleyici, gerçekci, gözünüzde kolaylıkla canlandırabileceğiniz tasvirlerle dolu bir anlatım akışında, ister istemez kendinizi olayların içinde buluyorsunuz. İşsiz, mahkum, kaçak, amele, fakir, gariban, hayat kadını, çoban karakterleri hayatın acımasızlığı içinde çaresizlik içinde bocalayıp duruyorlar. En iyi pozisyona sahip "Bir skandal" isimli kısa romandaki muallim. O da, asosyalliği nedeniyle girdiği toplumlarda yanlış anlaşılır. Algılama, bilgi birikimi açısından kendi düzeyinde insan olmadığından bulunduğu küçük kasaba halkı ile iletişim sorunu yaşar, bunun sonucu olarak bunalıma girer. Romanın sonu yine hüsran...
Böylesine; ülke gerçeklerini, pek çoğumuzun görmezden geldiği "hayat"ları en yalın şekliyle anlatan bir yazarın hüzün dolu yaşamı canımızı acıtıyor doğal olarak... Hayata tutunabilmek adına yaptığı evlilik bu evlilikten olan kızı, onun acı sonunu engelleyememiş ne yazık ki. Artık hapislerde sürünmekten bıktığı bir dönemde, yazmayı bırakıp nakliyecilik işine girmiş ama yine de takip edilmekten kurtulamamıştır. Bu yüzden Bulgaristan'a kaçmayı planlar arkadaşları ile. Kaçtığı arkadaşı tarafından yolda öldürülür. Bu, o arkadaşının ifadesidir, fikirlerini beğenmediği için yaptığını söyler. Bulunduğunda cesedi tanınmaz halde olduğundan soru işaretleri kalmıştır kafalarda...
Sözleri Sabahattin Ali'ye ait birçok şarkı var. Hemen hepsini ben bu yazı dolayısı ile araştırdığımda öğrendim. Sadece, Sinop Ceza Evi'nde yazdığı" Aldırma gönül"'ü biliyordum. Okuyunca "Aaaa, o da mı onunmuş" diyeceksiniz siz de eminim...
1 - Leylim Ley - Z. Livanelli
2- Göklerde kartal gibiyim- Volkan Konak
3-Çocuklar gibi- Sezen Aksu
4- Ben sana vurgunum- Nükhet Duru
5 - Dağlar- S. Aksu
6- Aldırma gönül- Edip Akbayram
7-Geçmiyor günler- Ahmet Kaya
8- Melankoli- N. Duru
9- Bir Yürek Kaldı Avucumda- Grup Çağrı
10- Kara yazı- Ahmet Kaya
11 Benimsin diyemediğim- Ali Kocatepe
Yaşar Kemal'in "Demirciler çarşısı"ndan, ünlü sözü :
"O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler ..."
Geriye kalanlar içindeki güzel insanlar da; az kaldı, gidecekler ...
Sonrası? Allah bilir artık...