- Kategori
- Tarih
Kaleyi içten yıkanlara yardım eden kim?
Kâzım Karabekir’i severim ben. Kim ne derse desin, severim. Gerçekten yurtsever bir paşadır çünkü o. Ve ülke menfaatlerini her zaman için kişisel menfaatlerinin üstünde tutmuş nadir insanlardan biridir.
Nerden mi biliyorum bunu?
Birinci Dünya Savaşı’nın, Mondros Ateşkes Antlaşması’yla sonra erdiği günlerde Erzurum’daki 15. Kolordunun kumandanıdır Karabekir.
Pek çok komutan, “Savaş bitti ve biz yenildik.” deyip ordusunu başsız bırakıp İstanbul’a koşarken, O, ordusunun başından bir an olsun ayrılmaz.
Birçok komutan, Sevr Antlaşması gereğidir diye ordusunun silahlarını düşmana teslim edip askerlerini dağıtırken, O, bir tek silahını bile teslim etmez düşmana ve bir tek askerini bile terhis edip göndermez.
1919’un ilk aylarında Erzurum’dan Tekirdağ’a tayin edilir. Biz olsak, “Doğu’dan Batı’ya tayin edildik, üstelik pâyitahta (başkent)en yakın yere… İstanbul sayılır Tekirdağ” diye seviniriz; değil mi?
Oysa, Karabekir üzülür bu tayine. Koşar gelir hemen İstanbul’a. Harbiye Nâzırını, Genelkurmay Başkanını ziyaret edip, “Beni Erzurum’dan almayın. Ülkemizin geleceği için orada güçlü bir ordu bulunmalıdır mutlaka. Üstelik Erzurum halkıyla 15. Kolordu bütünleşmiş durumdadır. Ben oradan ayrılırsam, korkarım dağılır bu ordu. Tekirdağ’a başka bir silah arkadaşımı tayin edin. Ayırmayın beni kolordumdan, ayırmayın beni Erzurum’dan!” diye yalvarır âdeta.
Ve dediğini yaptırır sonunda.
Erzurum’a dönmeden önce de Albay İsmet Bey’i (İnönü) ve Pera Palas’ta Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret edip, “İstanbul’da yapacak bir iş kalmamıştır. Ne olur, tayininizi Anadolu’ya yaptırın; Anadolu’ya gelin. Nasıl ki güneş her sabah Anadolu’dan doğuyorsa, ülkemizin kurtuluş güneşi de Anadolu’dan doğacaktır.” der.
Sözün burasında, diyecek ki şimdi Köy Enstitülü dostlarımdan bazıları:
“-Tamam muhterem, bu sözlerine bir diyeceğimiz yok da böylesine yurtsever bir komutan, nasıl olur da 1946’da TBMM Başkanı iken, Köy Enstitülerinin özellikle de 1947’de Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünün kapanmasına önayak olur?” diye soracaklardır.
Önce şunu belirteyim ki hemen, bu konuda sizin okuduklarınızı ben de okudum; dolayısıyla sizin bildiklerinizi ben de biliyorum. Ancak, Karabekir gibi, Erzurum’da görev yaptığı yıllarda kimsesiz, öksüz ve yetim çocukları toplayıp onlar için yurtlar ve okullar açan, onlar için şiirler yazıp marşlar besteleyen bir insanın, Köy Enstitülerine karşıymış gibi gösterilen yazıları hep “acaba?” diyerek kuşkuyla okumuşumdur.
“Geçmişte şunu şunu yapmış Karabekir gibi bir insan, köy çocuklarının okuyabildiği tek eğtim kurumu olan Köy Enstitülerine karşı olamaz.”diyor da başka bir şey demiyordu kafam ve kalbim.
Kafam ve kalbimin yanılmamış olduğunu öğrenmekten öyle mutluyum, öyle mutluyum ki bugün!
Nerden, ne mi öğrendim?
Elbet paylaşacağım, onu sizinle: “Hasanoğlan Köy Enstitüsü 70 Yaşında” adlı eserde, Düziçi Köy Enstitüsü mezunu Prof. Dr. Doğan Çağlar, “Yüksek Köy Enstitüsünün Kapatılışı ve Sonrası” başlıklı yazısıyla, birinci elden bir görgü tanığı olarak, haklı çıkardı beni, Karabekir hakkında verdiğim yargıda.
Prof. Çağlar, 1946’da öğrenci olarak girdiği Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nden ayrılmak zorunda kalır, devlet okulu kapatınca. (19 Kasım1947)
Yazar, “… (Onca) öğrenim ve akademik yaşamım içersinde yarım kalan Yüksek Köy Enstitüsü öğrenimimin çok özel bir yeri vardır. Oradan ayrılışım çok hüzünlü olmuştur.” diyor, makalesinin ilk sayfasında. Daha sonra:
“Burada öğrendiğim bilgiler, tüm yüksek öğrenimim ve akademik yaşamım sırasında en çok yararlandığım ve kullandığım bilgiler oldu.” demeyi de ihmal etmez.
Oysa yazar 2. sınıfta iken kapatılmıştır Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü. Yani Prof. Doğan, yalnızca bir yıl eğitim görmüştür orada. Ya kapanmasaydı da, iki yıl daha okusaydı!.. Israrla devam ediyor yazar:
“Objektif değerlendirme yaptığımda, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünün, yüksek öğrenim gördüğüm kurumlar içinde en ciddî eğitim veren, en sağlam bilgiler kazandıran, meslek hayatım boyunca kendime örnek aldığım öğretim üyelerine sahip olan yükseköğrenim kurumu olduğunu çekinmeden söyleyebilirim. (…) Hayatım boyunca hamleler yapabildiğim en köklü öğrenim yaşantılarımı, alışkanlıkları ve örnek akademik davranış kalıplarını bu kurumda aldım.”
Kapatıldığı tarihten 61 yıl sonra kaleme alınmış ki bu satırlar, yazarının içten olmaması için hiçbir neden göremiyorum. Gelelim şimdi TBMM Bşk. K. Karabekir ile ilgili yazdıklarına:
16 Kasım 1947Pazar günü, Karabekir, Okul Md. Fevzi Ertem, Eğitimbaşı Recep Gürel ve kızı ile Yüksek Köy Enstitüsü Öğrenci Derneği odasına gelir. Yazar Çağlar, Dernek Yönetim Kurulu üyesi ve dernek denetçisi olarak toplantıya katılır.
Karabekir,Yüksek Köy Enstitüsünde kaç öğrenci olduğunu sorar: “Üç sınıfta toplam 140 öğrenci, 1945-1947 yılları arasında da 3 devrede 213 mezun verdiği” söylenir.
“Elindeki listeye baktı. Geri kapattı. O sırada ben yakın oturduğum için, üç sayfa olduğunu saydığım isim listesinin en üst sayfasının sağ alt köşesinde Yüksek Köy Enstitüsü Dernek Başkanlığının oval (elips) şeklindeki mührünün basılı olduğunu görebildim. Ama o listenin altında yazılı olanların kim olduğunu göremedim.”
“-Hiçbir şey anlamadım; ne listesi bu?”diye mi soruyorsunuz?
Prof. Çağlarversin sorunuzun cevabını:
“-Kâzım Karabekir listeyi katlayıp elinin altına aldı ve çok duyarlı bir tavırla hepimize hitaben kısa bir konuşma yaptı:
“Çocuklar, ben Ruslarla uzun bir süre mücadele ettim. Rusları ve rejimleri olan komünizmi çok iyi bilirim. Türk milletini de çok iyi bilirim. Türkiye’de 12 yaşına kadar kalmış, okumuş 350 çocuğu Rusya’da komünist yetiştiren en iyi okullarda eğitseler 10 yılda bunlardan 10 tanesini komünist yapamazlar. Siz ise burada 3 yıl okuyan 350 arkadaşınızdan 115’ini komünist diye bize bildiriyorsunuz. Siz kime komünist diyorsunuz? Anlayamadım. Bu okul kırk bin köy çocuğunun yükseköğrenim görmek için beklediği tek yüksek okul… Burası ile gurur duyuyoruz. Yabancı misafirlerimizi buraya getiriyoruz. Sizlerle övünüyoruz. Ama burası için herkes bizim gibi düşünmüyor. Bilmedikleri için çeşitli ithamlarda bulunuyorlar. Siz de biliyorsunuz; Recep PEKERhükümeti Programında büyük temel harflerle ‘Köy Enstitülerinde millî duyguları kuvvetlendireceğiz’ diyor. Siz de böyle aslı olmayan listelerle onlara destek verirseniz, burayı yıkmak isteyenlere yalanlarla destek vererek kapatılmasına zemin hazırlarsınız. Akıllı olun. Kaleyi içten yıkmaya yardım etmeyin.” (*)
Kulaktan dolma bilgilerle, Karabekir’in 1946 ve 1947’de Hasanoğlan’a gelmesini olumsuz yorumlayıp, “Karabekir, Köy Enstitülerine karşıydı. Yüksek Köy Enstitüsünün kapanmasına
yardım edenlerden biri de oydu.”diyenler, Prof. Doğan Çağlar’ın bu makalesini okuduktan sonra utanıp özür dileyecekler mi bakalım!
-------------------
(*) Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü 70 Yaşında (Hazırlayan: Prof. Dr. Kemal Kocabaş,
Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yayınları, 2013 izmir, sayfa 186-192)