- Kategori
- Güncel
Kaleyi Kim Afsunladı
M.Ferit KOTAN
Başlıktaki sözcüğe bakarak öyle doğa-üstü değerlerden söz açacağımı sanmayın. Beşiktaş Trabzonspor maçı ile ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım. Top neden BJK kalesine girmedi. Girseydi, 20 dakikanın sonucu, Trabzon 3- BJK 0 olmaması için hiçbir neden yoktu.
“Kariyer Bir Kere Çizildi” başlıklı yazıda, ilk kez spor yorumu yaptım. Yazıda, Mustafa Denizli hocaya, kaleci Hakan ile Batuhan’ın Türkiye’nin önemli sporcularından olduğunu vurgulayarak, bir an önce takıma alınmasını önermiştim.
Wolfsburg maçın da Hakan kalede idi. “Kendi kendine güveyi olma” sözü vardır ya, bende Mustafa Hoca sözümü dinledi diye mırıldandım. Hakanın başarısı, beklediğim düzeyde olmadı Yediği ilk golde, birkaç metre öne çıkmamış olsaydı, gölü önleyebileceğini düşünüyorum. Rüştü'nün, CSK maçında yediği gole benzerliği vardı
Trabzon – BJK maçının özet görüntülerini iki kez izledim. Yorumcuları dinledim. Gazetelerdeki yazıları okudum. Kaleci Hakan’ın her kurtarışında, önerimin doğruluğunu gördükçe, bu işi de öğrendim, spor yazarlığı yapabilirim diyerek göğsümü kabartmaya başladım
Mustafa Denizli Hocanın maçtan sonra yaptığı hiçbir yoruma katılmıyorum. Cümleleri ağzında dolaştırıp duruyor. “Konuşmak için konuşuluyor” sözüne örnek olarak gösterilebilir. Takımdaki oyunculardan iki takım yapılarak lige girilse, her iki takımında ligin ilk beşinde yer alacak nitelikte bir taktım olacaklarını, sözünü ettiğim yazıda belirtmiştim.
Wolfsburg maçına çıkan takımı görünce, uzun boylu oyunculardan kurulu Wolfsburg müdafaasında kimin kafa vuracağını düşündüm. 45 dakikalık sürede, bir kez Bobo kafa vurabildi. Serdar ile Ekrem de çokça koştular.
Serdar Özkan’ın formsuz olması nedeniyle kadro dışı bırakılması da bir muammadır. Ayağına top geldiğinde, her an iki kişiyi çalımla geçebilen, müdafaanın arkasına hızla sarkabilen başka oyuncu var mı? Şutlarında isabet yok ise, onu da geliştirsinler. Mustafa Hoca onlarla uğraşamayacak kadar meşgul ise, Tayfun Hoca nerelerde.
Antrenörlük yöneticiliktir. Ağızlarından düşmeyen motivasyon sözcüğünün içeriğini dolduracak bilgilerinin olup olmadığını bilmiyorum. Motivasyon kuramlarından nasıl yararlanabileceklerini tartışıyorlar mı acaba? İlgililere önerim, Vroom’un Beklenti Kuramının spor alanında nasıl yorumlanabileceğine kafa yorsunlar. Herzberg’in Hijyen Kuramını da unutmasınlar. Yorumlayabilirler ise, çok yararlı olacağını söyleyebilirim. Spor Akademilerinde bu konular mutlaka tartışılıyordur.
1975 yıllarında Çalıştığım kurumda, insan gücü planlaması konusunda çalışma başlatıldı. Yeterli kaynak yoktu. Üniversite kürsülerinde de yeni tartışılmaya başlanılmıştı.
Çıkış noktası olarak, sunulan hizmetin gerektirdiği bilgi beceri ile çalışanların bilgi becerisi arasındaki farkı bulmaya çalıştık. Ona göre eğitim programlarını hazırladık. Amaç, çalışanların bilgi becerisini, hizmetin sunuluşunda ön görülen bilgilerle donatabilmekti. Sunulan hizmetin niteliğini artırmak ve sürekliliğini sağlamak yönetimin temel ilkesi olarak kabul edilmiştir
Bu ilkeleri spor açısından yorumlayacak olursak, bilgi beceri geliştirme sürecinin alt yapıdan yetişen sporculara yönelik programlarda ağırlıklı olması gerekmektedir. Profesyonel takımda, kendisini bu yönde kanıtlamış sporcu yer alır. Burada temel unsur, becerinin sürekliliğini sağlamak, fiziki olarak her konumda güçlü olabilmektir.
Türk futbolunda istikrarsızlığın temelinde yatan faktörün süreklilik ilkesindeki aksamalardır. Bunun çeşitli nedenleri bulunabilir. Profesyonel sözcüğünün çokça kullanıldığı bir alanda, kuramsal bilgilerden çok deneyimi öne çıkaran bir yol izlenmektedir. Her başarısızlığın arkasında “Tecrübeli hoca” denilerek söze başlanılmaktadır. Del Bosque de ve Anogoreste de öyle denildi. Yerli hocalara da öğle deniliyor. Büyük miktarlarda para harcanırken, yönetim bilgileri irdelenmemektedir.
Antrenörün görevi, performanslarını üst düzeye çıkarılan sporcuların, karşı takımın oyuncularının niteliğine göre, strateji geliştirebilmektir. Günümüz futbolu, toplu hücum, toplu savunma sistemi olduğuna göre, takımın tüm oyuncularının savunma ve hücum tekniklerinin üst düzeyde olması gerekmektedir. Yönetimde esneklik denilen ilke bu yöntemle sağlanabilir.
Nobre den müdafaa oyuncusu olamaz mı? Ferrari neden ileri üçlüde oynayamasın? İlk bakışta aykırı düşünce gibi gelebilir. Saçmalık olarak da düşünülebilinir. Yöneticilik, çatışan unsurları amaca doğru kan alize edebilme becerisidir de.
Savım, profesyonel futbolcunun niteliklerinin, her yerde oynayabilecek seviyede insan gücü niteliğine dönüştürebilmektir. Antrenörün görevi, bu ve benzer programları uygulayabilmek ve süreklilik kazandırmaktır.
“ Antrenör maçı okuyarak gerekli müdahaleyi yapamadı” diye yorumları okuyoruz Takım, yukarıda sözü ettiğim esneklik ilkesine göre eğitilmemiş ve becerileri geliştirilmemiş ise, maçı okusa ne olur, okumasa ne olur.
İnsanın biyolojik ve psikolojik bir varlık olduğu bilinci önemlidir. İnsan odaklı yönetimde temel ilke, her an ve her saatte, aynı performansın elde edilmesinin güçlüğüdür. Çok kaliteli oyuncunun performans düşüklüğü görülüyor ise, toparlanabilmesini beklemek zamanın boşa gitmesine neden olabilir. Kenar yönetim oyuna müdahale etmelidir. Oyun içinde başka görev üstlenebilecek nitelikte ise, onunla ilgili değişiklik yapılmalıdır. Çarkın ahenkli dönmediği görüldüğü an, dakikalara bakılmadan oyuncu değişikliği kaçınılmaz olmuştur. Bu yazdıklarım insan gücü planlamasında tartışılan konulardır. Futbolun kuralları içinde de geçerli olacağını düşünerek, uyarlamaya çalışıyorum
Trabzon-BJK Maçına dönecek olursak, Sayın Mustafa Denizliyi Ebabil kuşları korumuştur. Yoksa, şimdi başka şeyler tartışılacaktı. Hakan kaleyi afsunlamıştı. İlk yirmi dakikada BJK müdafaasının arkasına sarkabilen ufuk, Hakanın refleksleri karşısında efsunlandığı için, kaleye topu atamamıştır. Böyle vakalara, milyonda bir rastlanabilir.
Barcelone, Rubin Kazan’a gol atamadı ama, orada çok akıllı savunma kurguları vardı. Barcelone oyuncuları 18 içinde doğru dürüst topa vuramadılar. Ufuk ise, BJK müdafaasını her seferinde geçerek, Hakan ile karşı karşıya kalmıştır.
Trabzon Sporun antrenörünün “sonuç adil değil “ şeklindeki beyanatı karşısında, Hakan kaleye afsunlamıştı desek, yabancı antrenör ne anlayacaktır. “Görünmez örtü çekildi, oyuncuların topu ağlara atamadı” diye yorumladığımızda, doğruları daha güzel mizahlaştırmış olmaz mıyız? İşte size 50 yıllık Beşiktaş taraftarının duyguları. 11.11.2009