- Kategori
- Anılar
Kanatsız kız

2011 Mayıs İstanbul, Kanatsız Kızım'ın kanatlandığını düşündüren kare.
3 gün boyunca Ankara’ daydım. Annemi ziyaret etme ve artık beni sıkmaya başlayan Sakarya’dan birkaç günlüğüne kurtulma bahanesi ile. Birkaç eski arkadaşı ziyaret edip, onlarla anıları tazeledik ve anneciğimle az da olsa hasret giderdim. İstediğim gibi olamasa da boğulmaya başladığım, kendimi geliştirmeme engel şehir Sakarya’dan biraz olsun uzaklaştım.
Yerimde saydığım şehre geri dönme vakti gelmişti. Takvimler 1 Kasım 2010’u gösterdiğinde elimde üzerinde varış yeri Sakarya yazan biletle bir otobüs içindeydim AŞTİ’de. Hiç bekleme yapmadım. Otobüsün kalkmasına yirmi dakika vardı ve ben bir gece önce sabahlamanın verdiği yorgunlukla uykulu ve sersem bir halde oturacağım koltuğu ararken gözüme kederli deniz mavisi bir çift göz çarptı. Çok uzaklarda, çok yalnız, sahipsizdi sevdiğim kızın gözleri dışında ilk defa başka gözlerden bu kadar anlam çıkarmıştım. Onu gözlediğimden habersiz kımıldamadan tek damla yaşını akıttı sağ gözünden. Damla yüzünü okşayıp dudaklarına ulaşıncaya kadar baktım gözlerine. Dudağında hissettiği damlayı sildi izlediğimden hala habersizdi. Kollarındaki morluk gözüme çarptı, boynundaki kızarıklığı da sonradan fark ettim. Patlamaya hazır bomba gibiydi besbelli bir şeyler vardı.
Gözlerimi kaçırarak hareketlerini izlemeye başladım. Bir yandan rahatsız etme ve yanlış anlaşılma duygusu bir yandan insaniyet duygusu ile arada kalmıştım. Bu durum çok sürmedi, telefonu çaldı. Açmaktaki kısa süren tereddütünün ardından açtı. Karşıdaki kişi onu ikna etmeye çalışıyordu. Deniz gözlü kanatsız kız ise “dayanamıyorum artık, bunları hak etmedim” diyordu. Her gün eşinin içip geldiğini onu dövdüğünü ve eve kadın getirip yatak odalarında yattığını anlatıyordu 17 yahut 18 yaşındaki bu kız. Benim ve yan tarafımda oturan kızın farkında değildi, ağlayarak anlattı bütün bunları. Otobüse yolcular binmeye başladı o da sustu kapattı telefonu. Diğer yolcular hiç bir şeyin farkında değillerdi. Bilmeden biraz sonra anlatacağım olaylara şahit olup kızın hakkında demediklerini bırakmadılar. Yolcuların arkasından polis memuru bindi otobüse kanatsız kıza yönelip kimliğini görmek istedi. Arkasından bir adam kızım diye geldi sarılmaya çalıştı ama kız izin vermedi. İkna etmeye çalıştı kızı, kanatsız kız kabul etmedi. Beyaz teni sinirden, üzüntüden kıpkırmızı olmuştu, gözyaşları boşalırcasına akıyordu gözlerinden.
İnmeye niyeti olmadığı belliydi kanatsız kızın. Polis zor kullanmak zorunda kalacağını söylediğinde çıldırdı. Polis memuru son kez uyardı kanatsız kızın kırgınlığının, psikolojisinin farkında olmadan onu tehdit etti tekrar, zorla indirmekle. Kanatsız kız tekrar red edince polis otobüsten indi ve iki güvenlik görevlisi ile geri geldi.otobüse. Yaka paça kaldırıldı koltuktan kanatsız kız. Ne kadar direndiyse nafile, sürüklenerek alındı otobüsten. Olayı anlatmak ve kanatsız kızı düştüğü durumdan kurtarmak için yerimden kalktığım an devlet babanın zulmüne (jop) ben de feci şekilde uğradım adı kaza olsa da. Canım pek yandı deniz gözlü kanatsız kıza gelmedi ya o zulüm beni tek mutlu eden o oldu. Kanatsız kız bu hamlemi görünce bir an gözlerime baktı ümitle ama ben de onun kadar çaresizdim, yine de çaresi olmak istedim. Polis memurunu güvenlik görevlisini itip elinden tuttum başka çaremiz olmadığını inmesi gerektiğini söyledim. Kendini bu kadar düşürmemesi gerektiğini anlattım. Beklide bir an olsun güvendiği bende ona çelme takmıştım bilmiyorum. En mantıklısı buydu o an için. Ve elimden bundan başkası gelemedi.
Kanatsız kızın hikayesi bende burada bitti. Ama otobüstekiler arkasından atıp tuttu. Çünkü sadece memurun hakaretlerle otobüsten indirdiğine şahit oldular.
Esas olan kim bilir kanatsız kız şimdi nerelerde…