- Kategori
- Gündelik Yaşam
Kanser

Bir yakınını kanserden kaybetmiş olanlar vardır aranızda. Çok ağır olduğunu bilirsiniz. Tecrübe etmediğimiz şeyler hep uzaktır bizi. Birden yanı başımızda bulunca yıkılırız. Bu acıya alışmak yetmez, tedavinin zorlu sürecinde hep güçlü olmak zorundasınızdır. Ve de sürekli sorgularsınız, ‘’doğru olanı mı yapıyorum?’’ Çünkü çok zordur, sevdiğinizi o acılar içinde görmek, ilaç aldıktan sonra bitkin düştüğünü görmek zordur. Mide bulantıları, iştahsızlığı, her gün teraziye çıkarıp kilo vermemiş olduğunu görmek umuduyla kalbinizin atması… Saçlarının döküldüğünü göstermemek için gizlice omuzlarından toplamak, aynaları saklamak… Kollarına girip bir daha, tekrar o zehir odasına yatırmak zordur. Sonra, bu kadar acıya katlanıp onu kaybetmek, öylece gidişini görmek…
Sevdiğini bu hastalıktan kaybedenler bir daha eskisi gibi olamaz. Farklı bir penceredir önlerinde açılan. Biraz korku, biraz kaygı, biraz sorgulama ve en fazla hayat çok kısa yargısıdır pencereden görünen.
‘'Yoksa, alacaklı biri gibi hep yakınarak, varoluşun tüm güzelliklerine gözünüzü mü kapatacaksınız?'’Doç. Dr. Şafak Nakajima
Bu ve bunun gibi sözler... Yaşadıklarım yüzünden daha çok, kafama balyoz gibi iniyor. Ya kaybımın arkasından tuttuğum yasla hayata küsüp, sürekli yakınacak ya da hayat çok kısa, her anı doya doya yaşa deyip bir çıkar yol mu bulacağım acılardan sıyrılmak için. Bu gel-gitler hayata dair. Sevenlerin bırakıp gitmesi hayata dair. Acı çekmek, üzülmek, ağlamak hayata dair, insana dair. Sevmek, mutlu olmak, gülmek, aşık olmak da hayata dair. İnsana dair…Seçim benim.