Kaos kazandı Zico kaybetti...

Maç öncesi yaptığım yorumda, ( http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=105812 ) Zico’nun birçok maçta kendisini başarıya götüren 11’ine dönüş yapacağını söylemiştim. Fakat yanıldım, yapmadı.. Oysa sağda Gökhan ile Deivid, solda Vederson Uğur dörtlüsüyle başlaması gerektiğini, ortada da Marco Selçuk ikilisinin olması gerektiğini belirtmiştim. Maça tamamen tersi bir durumda ve hatta geçen haftalarda tutmadığını görmesine rağmen ısrarla Boral’dan sol bek, Deivid’den de sol açık yaratmaya kalkmıştı. Bir de ortaya geri vitesde takılı oynayan Maldonado’yu montelemişti. Appiah’ın kulakları çınlasın, hani insan Appiah olsun da, bacak damarı tıkalı olsun diyor bu Maldonado’yu görünce.

Fakat yinede oyun Zico’nun istediği gibi gitmekteydi. Galatasaray saldırıyor ve önde basıyordu. Ancak geçen bu zaman zarfı içinde ciddi sayılabilecek bir organize atak geliştiremiyordu Galatasaray. Açıkçası Ümit Karan’ın direkten dönen pozisyonu da golle sonuçlanmayınca Zico’nun planının tutacağını düşünmeye başladık. Ancak ilk yarının bitmesine 8 dakika kala uzun bir şişirme topta Edu ile Volkan’ın anlaşmazlığı çok kolay bir gol attırdı Nonda’ya… Bu gol tribünlerin ve futbolcuların moralini ve direncini daha da arttırdı. Golden sonra silkelenmesi gereken Fenerbahçe soğuk ve vurdumduymaz futbolunu devam ettiriyordu.

Bu sene birçok maçta müthiş geri dönüşler yaptığını gördüğümüz Fenerbahçe’nin ikinci yarı geri döneceğini düşündük ama olmadı.

Bu sene başkan değiştiren, hocası bir var bir yok olan, 5-6 maç taraftar cezası alan, Avrupa’dan 5 yiyerek veda eden Galatasaray’ın kaos ile yaşadığını söylesek abartmış olmayız sanırım.

Futbolcularında bu kaos ile beslendiğini söylemek gerekiyor. Saha içi oyununa baktığımızda ciddi bir oyun planından veya teknik analizden söz etmek çok mümkün değil. Gördüğümüz en temel şey Galatasaray’ın müthiş hırslı ve müthiş bir saldırı halinde olduğudur. Maç boyunca ciddi bir kanat organizasyonu veya göze hoş gelen bir pas trafiği olmamasına rağmen bu maçı hırsları ve enerjileriyle kazanmasını bildiler.

Oyun şablonları olmayan Galatasaray birçok pozisyonda uzun top veya bir tür şişirme yapmaktaydı. Bu uzun top veya şişirme toplar oyunun rakip alanda kalmasını sağlıyordu. Ama esas yaptıkları önde çok adamla topa basmaları ve çok koşmaları oldu. Sağda Sabri solda Arda çok yaratıcı bir oyun sergilememelerine rağmen hırsları ve enerjileriyle takımlarını çok diri tuttular.

İlk yarı 2 sakatlık yaşadı Fenerbahçe. Bu sakatlıklar, zaten sahaya yanlış 11’le çıkan Zico’nun kafasını da iyice karıştırdı. Lugano devam edemedi ve yerini zorunlu olarak Yasin’e bıraktı. Zico’nun elinde 2 oyuncu değişikliği hakkı kalınca ne yapacağına karar vermesi de gecikti. Çünkü Volkan her an maçı bırakacakmış hissi vermesi sadece 1 değişiklik yapabileceği endişesi taşıttı. Bu nedenle değişiklik yapmadan sahadaki oyuncuların yerleriyle oynamaya başladı. Fakat aklı halen yanlış 11 çıkarttığındaydı. Bu nedenle bu sefer Deivid’i sağa Kazım’ı sola koymayı denedi. Dakikalar ilerliyor ama Fenerbahçe sezonun en yumuşak futbollarından birini oynamaya devam ediyordu. Sanki rakibinin iştahlı bu agresif oyunundan korkmuş gibiydiler.

Zico 58’de tekrar bir müdahale yaptı ama yine hatalı bir karar verdi. Kazım’ı kenara alıp Semih’i sürdü. Oysa takımın adeta çıkmaması için, el freni görevi yapan Maldo’nun yerine Semih’i, Kazım’ın yerine de Vederson’u alıp, hem Uğur’u hem de Deivid’i rahatlatabilirdi. Ama formsuz Zico bunu da yapmadı.

Kazanılan maçlarda Zico’yu alkışlıyorken futbolcuların da hakkını veriyoruz. Ama Zico’yu eleştirirken futbolcuların da bu kadar sorumsuz bu kadar vurdumduymaz ve bu kadar isteksiz olmaya haklarının olmadığını da söylemek lazım.

Fenerbahçe sezonun en kötü maçında en değerli 3 puan’ı içine şampiyonluğu da koyarak rakibine hediye etti.

Bundan sonra ipler artık Fenerbahçe’nin elinde değil. Herkes tarih tekerrür eder diyordu. Tarih tekerrür falan etmedi. Eğer tarih tekerrür edecekse bu hafta Sivas Galatasaray’ı, Fener’de Gençler’i yenip, tekrar lider olur.

Mucizelere inanırmısınız bilmem… Kaçan balık büyük olurmuş…

Ahmet ÇELİKSÜNGÜ

27 Nisan 2008