- Kategori
- Kültür - Sanat
Kapalıçarşı'da Gramofon Baba!
alıntıdır
Her insanın ilgisini çeken bir hobisi olmalı. Hayata dair bir amacı, onu her daim diri tutacak bir nedeni. Bu neden kimi için ailesi, kimi için evladı, kimi için tamamen kendisiyle alakalı bir hobi olabiliyor.
Onunki de öyle bir şey işte.
Şimdi işine, geçmiş zamana, gramofona aşık birini tanıtacağım sizlere; Mehmet Öztekin! Nam-ı diğer “Gramofon Baba”.
Kapalıçarşı’da ki tarihin sesi o. Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Belkıs Özener… kimleri dinlemiyorsunuz ki o gramofonlarda.
56 gramofonu, iki bin civarı taş plağı var. Çocukluğundan beri bu işin içinde ve artık bu dönemde kalan tek ve son gramofon ustası.
Baba mesleği bu. Küçükken babasının yanın gelir, dükkanda ona yardım eder, yerlerini süpürürmüş. Aklına gelmezmiş ileride bu mesleği yapacağı.
Gramofondaki cızırtının bile bir ahenk içinde olduğunu düşünüyor. Onlar onun çocukları. “Dört gün görmesem dayanamam” diyor.
Sevginin insanı ele geçirmesiyle beynin özgürlüğünü kaybedeceğini vurguluyor ve yaşayan tarih olarak biliniyor.
Hani bazen tamda dinlenmek istediğimiz anlarda bol köpüklü bir Türk Kahvesi eşliğinde dinleriz ya Huysuz ve Tatlı Kadın’ı, bu zevke birde gramofon cızırtısının eklendiğini düşündüm birden. Müthiş bir şey olmalı.
Eskilerde huzur var, dinginlik var, sadelik var, maneviyat var.
Ne güzel böyle bir değere sahip çıkmak. Onu koruyup kollamak ve incelikle bugünlere taşımak. Ayakta alkışlanası…
Gramofon Baba ziyaret etmek isteyenler için Kapalıçarşı’da.
Gidin, gezin, görün ve tarihe tanıklık edin derim. Bu arada oraya kadar gitmişken Fes Cafe’de bir Türk Kahvesi içmeyi unutmayın. Sunumuna hayran kalacaksınız.