Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '07

 
Kategori
Anılar
 

Karaağa’ da ilk bayramım

Karaağa’ da ilk bayramım
 

Göreve başladığım kasabayı hiç unutamıyorum. İnsanları tarla, bağ bahçe, hayvancılık ve arıcılıkla uğraşırdı. Ortasından geçen karayolu ile Akşehir’den, Doğanhisar’a bağlanırdı. Ulaşım nispeten iyi sayılırdı. Belediyenin minibüsleri ve sabah- akşam içinden geçen ilçenin otobüsleri düzenli olarak seferlerini yaparlardı o zamanlar. Tüm Anadolu kentlerinde olduğu gibi, eline biraz para geçen eski bir araba alır, nasıl hoca güzel mi? Diye sorardı. Sanki nispet yapar gibi, gurur ve biraz da sevinçle. Ama kötü bir niyetleri yoktur ben bilirim. Gençlerle aram iyi idi ama orta yaşlılarla daha bir anlaşmıştık. Onlar benim iyi niyetimi anlamış bende onlardan bir zarar gelmeyeceğine karar vermiştim. Öyle de oldu. Büyük bir kesimi paylaşmayı seven insanlardı. Bahar ve yaz aylarında beni alır bahçe ve bağlarına götürürlerdi. Onlar çalışırken ara sıra bende yardım ederdim. Onlar benim acemi çabama bıyık altından gülerlerdi ama bana belli etmezlerdi güya. Bazen en güzel elmaları dalından koparıp bana verirlerdi. Kimi zaman bal gibi üzümleri ikram ederlerdi bir karşılık beklemeden. Dalından yeni kopan domateslerin lezzetini ve kokusunu tarif edemem. Onlar domates’e, gavete derlerdi. Mısır, Mekke idi onların dilinde, termiye diye birde bakliyattan hazırladıkları tarifsiz bir yiyecekleri daha vardır. Bir yeseniz bana hak verirdiniz inanın.

Yaz tatili sona ermiş ben kasabaya geri dönmüştüm. Aradan epey bir zaman geçti. 24 Kasımda yemin edip stajyerliğimi tamamlıyaçağım. Ama üst baş lazım... En yakın yer Akşehir, ilk arabayla indim Akşehir’e. En iyi mağazadan siyah bir takım elbise, kemik rengi bir gömlek, kravat, çorap aldım. Biraz peşin birazı veresiye... Sevinçle gara geldim, arabanın kalkmasına iki saat var dedi muavin. İyi dedim. Şu karşıdaki çay bahçesine oturup biraz dinleneyim. Paketleri arabanın yakınında bir duvar dibine koydum. Gittim bir çay içmek niyetim. Tanıdık köylüler buyur ettiler sohbet koyu ve uzun. Muavinde bizimle oturuyor. Vakit geldi dedi buyurun bakalım. Buyurduk ama bizim paketler yok yerinde. Özenerek aldığım onca şey uçmuş gitmiş. Daha üstüme bile giymedim diye üzülerek sağa, sola bakınıyorum. Ne oldu dedi? Manavin Bayram, ne olacak paketleri kaybettik. Onlar senin miydi? Dedi Bayram, evet dedim gördün mü? Az önce şüpheli paket diye zabıtalar götürdü dedi. Zabıta karakoluna kadar yüreğim ağzımda gittim. Durumu anlattım zabıtalara. İçindekileri eksiksiz sayınca paketin benim olduğuna emin olup geri verdiler. Az kalsın ilk bayram gününde, elinden harçlıkları alınmış bebekler gibi üzgün kala kalacaktım.

(Minyatür Su Dünyası Dergisinin Mayıs 2007’den alınmıştır.)

 
Toplam blog
: 405
: 914
Kayıt tarihi
: 19.04.07
 
 

Okumayı ve kendimce yazmayı severim. Samimi eleştirilere açık biriyimdir. ..