Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '08

 
Kategori
Anılar
 

Babam Öğretmenimdi..

Babam Öğretmenimdi..
 


Altı yaşlarındayım..

Babam Yenice'deki evimizde pencerenin önündeki divana oturmuş...ben de kucağında oturuyorum ve babamın yüzüyle, saçlarıyla oynuyorum bi taraftan.

Rahmetli annem de teneke sobamızı karıştırıyor ve zaman zaman benim babamla olan sohbetime dahil oluyor.

- Okula gidecek misin sen? diye soruyor babam bana gülümseyerek, çenemi okşayarak.

- Hıhıhhh" diyorum, başım sevinçle aşağı yukarı inip kalkıyor.

Annem birden lafa karışıyor sobayı karıştırırken, sırtı bize dönük;

- Aman Şükrü'cüm gözünü seveyim Sema bari sende okumasın!!

Babamın gülen gözleri birden değişiveriyor ve anneme laf atıyor,

- Nedenmiş o bakiim? diyor iyi bir öğretmen değil miyim ben?

- Olur mu hiç Şükrü'cüm? Çok iyi bir öğretmensin ama Semra'da gördük.. bi de buncağız çekmesin senden.. Başka öğretmen yok mu,  ya da başka bir okula versek ha?... Çocuk daha rahat eder. Hani kızma da.. 

- Benim kızım babasında okuyacak.. Onu çok disiplinli yetiştireceğim çok güzel bir insan yapacağım.. yazı yazmayııı, okumayıııı... ona herşeyi ben öğreteceğim. Beraberce çalışırız akşamları dimi kızım? ( saçlarımı okşuyor)

 Annemle babamın konuşmalarını şaşkınlıkla dinliyorum. Annem neden babamın öğretmenim olmasını istemiyor anlamıyorum bir türlü. Oysa ben çok istiyorum.

Babam parmaklarını göstererek " bu kaç, şu kaç? diye sorular soruyor.. hepsini biliyorum.. "afferin benim kızımaa.. " Seviim bak ne sorduysam kızım hepsini bildi.." diye sesleniyor anneme. Ben de çok gururluyum. Babam gibi öğretmenden "aferin" aldığım için mutluyum.

Annemin neden "aman Şükrü!! Sema bari sende okumasın" dediğini çok daha sonraları anlıyorum.


Balıkesir Savaştepe Köy Enstitüsü'nden mezun olmuş babam.. Elinden her iş gelir.. kendi okullarını bile kendileri yapmışlar zamanında.

"İnsan doğduğunda acı, yeşil bir zeytin tanesi gibidir, öğrencileri orada olgulaştırıp hayatın her alanı için orada hazırlarlardı" der hep...

Mesela; babamdan öğrenmiştim ben ilk düğme dikmeyi..  ilik açmayı, şişlerle haroşo denilen örgüyü örmeyi. Mandolin çalmayı, yumurta kırmayı.. 

Gerçekten de çok disiplinli yetiştik. Çok sert, öğrencilerine hiçbir konuda asla taviz vermeyen bir öğretmendi .

İlkokul hatıralarımın arasında baş köşeyi alan anılarımdandır;

Henüz birinci sınıf öğrencisi iken, bir sıra atlamadan yazdığım için elindeki sopa ile evimize kadar koşturmuştu beni. Annemin sert bakışları altında sopayı o sinirle yere atıp okuluna geri dönmüştü.

***

Şimdi 80 yaşında. Eski öğrencileri ile karşılaşır zaman zaman..

Hepsi koca koca adamlar olmuş ama ceketlerinin düğmelerini ilikleyerek babamın elini öperler, büyük bir saygı ile karşısında dikilirler hala. Denk geldiysem bu sahneye eğer, gözlerim yaşarır.

Bu saygıyı ve bu sevgiyi sağlayabilmek çok zor olsa gerek. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen, hala öğretmeninin önünde saygıyla eğilebilen, ceketinin düğmelerini ilikleyebilen insanların bulunması çok güzel..

Henüz babamın öğretmenler gününü kutlamadım.. bekliyordur:) Yıllar önceki sertliği hiç kalmadı çok duygusallaştı ama hala disipilinlidir. hala birşeyler üretir hiç boş durmaz.

Beni yine ağlatacak biliyorum.. belki de arayışımı onun için geciktiriyorum.

Tüm öğretmen arkadaşlarımın, öğretmenlerimin ve tanımadığım tüm öğretmenlerin karşısında saygı ile eğiliyorum..

Öğretmenler gününüz kutlu olsun !







 

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..