Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '08

 
Kategori
Anılar
 

Öksüz kızın öğretmeni ve mor hırka

Öksüz kızın öğretmeni ve mor hırka
 

Bütün Öğretmenler Özeldir.


Zamanında Ankaralı bir zenginin bağ eviymiş ve devlete tüm bağıyla birlikte o taş evi hibe etmiş. Bahçeye 4 katlı yepyeni bir okul binası yaptırılmasına rağmen o evde 5.sınıf öğrencilerine hizmet verir olarak bırakılmış. Belki bağışlayandan ötürü Keçiören'de bulunan bu okula Çizmeci İlkokulu adı verilmiş.

İlkokul dendiği zaman okulun bahçesindeki iğde ağaçlarının kokusunu halen hissederim. O kadar çok ağaç vardı ki! Bana orman gibi gelirdi. Bahçe duvarının dibinde sarı mimoza ağaçları vardı, öğretmenimiz kenarlarda oynamayın demesine rağmen, duvar diplerine koşturduğumuzu anlardı, çünkü; burnumuzda mimozanın sarı tozları yapışmış olarak dolaşırdık.

Taş binanın tavanına kadar uzanan, tahtadan çok geniş bir kapısı , üzerinde de insan avucu şeklinde tokmağı vardı. Zemin katta sadece zihinsel engellilerin olduğu tek sınıf bulunuyordu.Biz üst kattaydık, tahta yuvarlak merdivenden çıkardık. Merdivenin karşısında bizim sınıf, sahanlıkta bulunan ve duvar içine yapılmış şöminenin karşısında diğer sınıf bulunuyordu.

Yıl 1976 , Ankara'ya taşındığımız ilk seneydi, önceleri sınıfım çok eski, öğretmenim erkek diye çok ağlamıştım. Öğretmenim ise aynı sınıfta okuttuğu ikiz oğullarından çok benimle ilgilenmişti ve "Neden beni istemiyorsun " diye hiçbir zaman sormadı. Boyum uzun diye en arkaya oturtmuştu, ama, hep kendi de benim yanımda oturarak ders anlatırdı.

Ramazan Bayramı öncesiydi, bizi sıraya girdirdi , hepimize elini öptürerek şeker veriyordu;bir taraftan da "Siz epey çokmuşunuz, şekerleri saymadım, acaba hepinize yetecek mi? " diyordu. Tabii ben en son sırada olduğumdan, en son el öptüm ve bana şeker kalmamıştı.

-Eyvah! dedi. Korktuğumuz oldu, benden özür diledi ve içim rahat etmez, arkadaşların evlerine gitsin, sen zil çaldığında benimle öğretmenler odasına gel, dolabımda şeker var, sana mutlaka vermeliyim, dedi.

Zil çalınca, elimden tuttu, okul çantamı kendi eline aldı ve 4 katlı güzel binaya götürdü. Burada kocaman bir salona girdik. Sanki çarşıya gelmiştim. Her yerde okul sıraları dizilmişti, ama, üstlerinde kıyafetler vardı, yerler ayakkabı kutusu doluydu. Öğretmen masasında ise hikaye kitapları, o zamanların hemşirelik ve öğretmen okullarına hazırlık test kitapları vardı.

-Bak, kızım, sana şeker borcum var, fakat, dolabımda bitmiş. Benim için buradan istediğin kitabı, bir çift okul ayakkabısı ve kazak alırsan; sana borçlu kalmam, dedi.

Öyle sevinmiştim ki. Annemin bana ayakkabı, kazak filan alacağını zannetmiyordum. Paramız var kızım derken, evde sabun bezi örüp yaşlı bir Münire Teyzemiz vardı, ona para karşılığı verdiğini görmüştüm. Annem parayı aldığını farkettiğimi anlamış ve avuçlarından gizlice kazağının koluna sarmıştı. O an bunun annemi çok üzdüğünü düşünerek, sormamıştım. Daha sonraları haftalık sebze pazarına 2-3 defa giden annemin, pazarın kalkmasına yakın fiyatlar düştüğünde ve bir kez gittiğini gördüm. Belki çocukluk içgüdüsüyle annem de sevinir diye oradan öğretmenimin yardımıyla sınav için dış kapağı yeşil olan Genel Yetenek kitabı aldığımı hatırlıyorum. sonra öğretmenim siyah bir ayakkabı seçerek bana giydirmişti, ayakkabının yanında sanki düğme vardı, ama, indirdiğim ayakkabım nasıldı asla hatırlamıyorum. O sıraların üzerinde bulunan kazakları tek tek gösterdi , içlerinde bana olan yoktu, hepsi küçüktü.

Çok üzülmüş olmalıyım ki, üzülme sana hırka bulalım dedi. Erkek hırkaları kalmıştı, ben istemem dedim. Bekir öğretmenim ısrarla tek kalan bayan hırkasını bana giydirdi. Kocaman üç tane beyaz düğmesi olan, altı oval trikodan mor bir hırka. Hayatta sevmediğim bir patlıcan moru, hiç beğenmemiştim, ama, aldım.
Öğretmenim, önlüğünün içinden giyersin, üşümezsin, dedi.

Yıllar önce bugün gibi bir öğretmenler gününde , Öğretmenim Bekir GÖKDENİZ'in okuduğum okula Müdür olarak geldiğini duydum. O zaman iki yaşında olan kızımı alarak, yanına gittim. Hakikaten öğretmenlerin yüceliği tartışılmaz, beni kapıda gördüğü an ayağa kalktı ve "Biraz soğuk, mor hırkanı içinden giydin mi" dedi.

Bugün bir öğretmenler günü daha yaşadık, kalan 364 gün onları unutacağımızı bilerek..

Şu an yaşıyor mu bilmiyorum, Hayatta ise ona sağlık dileyerek ellerinden öpüyorum.

Eğer, hayata yenildiyse ölmediğini ve öğrencilerinin onu kalplerinde yaşatacağını biliyorum. Onun o ince düşüncesi, kırmadan bir öksüzü sevindirdiği bayram gününü hep anıyorum.

---------------------------------------------------------------------------------------------

Bu bloğu 3 yıl önce sizinle paylaşmıştım ve aradan geçen 3 yıl sonra  gelen bir yorumla şaşırdım. Öğretmenim vefat etmiş. Aynı sınıfta okuduğum öğretmenimin oğullarından öğrendim. (Aydın ve Ayhan'a teşekkürler)

Bu hafta bir Öğretmenler Gününü yine kutlayacağız.

Tüm öğretmenlerin saygıyla ellerinden öpüyorum, Hayatıma yön veren o değerli insan Bekir Gökdeniz Öğretmenime de Allahtan rahmet diliyorum. Onu hiç unutmadım. Onu hiç utandırmadım. Onu hiç unutmayacağım.

 
Toplam blog
: 103
: 1399
Kayıt tarihi
: 21.03.08
 
 

Hacettepe Ün. mezunuyum. Öğrencilik yıllarımda ve okulu bitirdikten sonra bir gazetenin muhasebe ..