Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '10

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Karadeniz Turum

Karadeniz Turum
 

Yıllardır Karadeniz Bölgemizi gezip görmek istiyordum. Bir türlü fırsatım olmamıştı. Birkaç il gezmiştim ama tümünü görmek bu güne kısmetmiş. On gün boyunca tüm Karadeniz’i gezdik. Bizler doyamadık. Her yönüyle harikaydı. Sizlerle paylaşmak istedim.

Sabah 06.00 gibi Abant Gölü’ndeyiz.Yeşilin birçok türü var. Görsel şölen. Çam, kayın ve köknar ağaçlarının bulunduğu muhteşem ormanlarla çevrili. Göl ve çevresinde ellinin üzerinde kuş türü kaydedilmiş. Gölün üzeri nilüfer çiçekleriyle kaplı. Rüya gibiydi.

Bolu'ya doğru ilerliyoruz. Bolu Osmanlı'nın en çok bilim adamı yetiştiren şehri. Bol ulu (bol alim) .Sanırım ismi oradan gelmiş. Aşçılarıyla ünlü Mengen'e doğru ilerlerken yol boyu kızılağaçlar (acı ağaç), dağların ardında çınar ağaçları insanı büyülüyor. Baston diyarı Devrek’e geliyoruz. Bastonlar şimşir ağacından yapılıyormuş.

Filyos deresinin üstünden geçerek Çaycuma'dan geçip Bartın’a varıyoruz. Bartın M.Ö 1200’de yerleşime açılmış. Evliya Çelebi Seyehatnamesi’nde Bartın’ı 'kirembiti (kiremit) bol memleket' diye adlandırmış. Gerçekten tüm evlerin çatısı kiremitten. Bartın Irmağı ırmak taşımacılığında kullanılıyormuş. Buradan sonra Bartın'ın ilçesi Amasra'ya geliyoruz. Fatih Sultan Mehmet zamanında Amasra'ya gelmiş. Amasra tepesine çıktığında büyülenmiş ve ' Lala lala Çeşm-i Cihan (Dünyanın gözleri) bu mu ola?' demiş. Gerçekten manzara insanı büyülüyor. Anadolu'nun Karadeniz'e açılan en güzel kapılarından biri.

Çınar ağaçları arasından ilerleyerek Safranbolu’ya giriyoruz. Safranbolu Hıdırlık Tepesi, Cinci Hanı, Köprülü Mehmet Paşa Cami, Kaymakamlar Evi, Yemeniciler Arastası (tek meslek gurubunun çalıştığı yer) görülmeğe değer eserler. Safranbolu evleri UNESCO tarafından Dünya kültür Mirasına alınmış. Ayrıca Safranbolu’ya giderseniz safranlı lokumları denemenizi tavsiye ederim, çok lezzetliler.

Safranbolu’dan ayrılıp Araç’a doğru ilerliyoruz. Kurtuluş Savaşında en çok şehit veren 2. ilçe. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ilk kez Araç’ta kurulmuş yanılmıyorsam. Buradan Kastamonu şehir merkezine geçiyoruz. Kurtuluş Savaşı’nda en çok şehit veren 2. il.(1.si Bursa). 1915 Mayısında İzmir'in işgalini protesto için ilk miting kadınlar tarafından Kastamonu'da düzenlenmiş. Kastamonulu kadınların hepsinin ellerinden öpüyorum. Kastamonu merkezde Cezalı Saat’le karşılaşıyoruz. Padişah Abdulhamit 'in cariyesi hamileyken çocuğunu düşürüyor. Gong sesleri yüzünden olduğunu iddia eden padişah saate ceza veriyor ve saati oradan götürmelerini söylüyor. Abdurrahman Paşa da Kastamonu'ya getiriyor cezalı saati. Böylece tarihte ilk defa bir saat ceza almış oluyor. Şerife Bacı Anıtı da meydanda bizi karşılıyor. Anlatılana göre İnebolu'dan Kastamonu'ya mermi taşırken mermilerin soğuktan etkilenmesini engellemek için çocuğunun üzerindeki battaniyeyi mermilere sarıyor. Kendi battaniyesini ise çocuğuna örtüyor. Soğukta donarak ölüyor Şerife Bacı ama mermileri koruyor. Gözlerimiz dolarak anıtın önünde fotoğraf çektirerek Kastamonu merkezden ayrılıyoruz. Pirinç, sarımsak, şeker pancarı diyarı Taşköprü’de çaylarımızı içiyoruz.

Küre Dağları’nı tırmanarak Sinop'a yol alıyoruz. Türkiye'nin en kuzey ucu Sinop İnce Burun’la uzaktan selamlaşıyoruz ve Sinop merkeze geliyoruz. Meşhur cevizli mantıyı tattıktan sonra Tarihi Sinop Cezaevi’ne varıyoruz. 2. Meşrutiyet’ten sonra fikir suçlularının yattığı bir cezaevi burası. Mustafa Suphi, Burhan Felek, Sebahattin Ali, Zekeriya Sertel gibi ünlülerin kaldığı cezaevi 1997’de boşaltılmış ve müze haline getirilmiş. Gezdikçe içimiz acıyor. Çok ilkel, pis, havasız koğuşlarda 150-200 kişi kaldığı oluyormuş. Sağ giren ölü çıkıyormuş çoğunlukla. İnsanlık dramı.

Başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma

Ağladığın duyulmasın, aldırma gönül aldırma

Sabahattin Ali ne güzel söylemiş. Aldırma gönül aldırma…

Matematikçi ve filozof Diyojen’in de Sinop’ta yaşadığını öğreniyoruz. Diyojen aynı zamanda gök bilimleriyle de ilgileniyormuş. Bir bidonun içinde uyuyormuş. Geceleri kapağını da kapatıyormuş. Hikayaye göre bir gün Diyojen gündüz vakti elinde fenerle geziyor. Neden elinde fenerle gezdiği soruluyor. ‘İnsan arıyorum insan.’ diyor. M.Ö 4. yy’da yaşayan Diyojen aynı zamanda Büyük İskender’e de ‘Gölge etme başka ihsan istemem.’ demiştir.

Buradan Samsun’a doğru ilerliyoruz .Orta ve Doğu Karadeniz’i de 2. bölümde anlatacağım. Görüşmek üzere…

 
Toplam blog
: 49
: 816
Kayıt tarihi
: 14.06.07
 
 

Emekli matematik öğretmeniyim. İzmir'de yaşıyorum. Okumayı çok seviyorum. ..