Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '12

 
Kategori
Deneme
 

Karartılan hayatlar

Karartılan hayatlar
 

Gün  akşama  dönerken  aceleci  adımlar  sıklaşır, çoğalır  kaldırımları  hızla topuklamaya başlarlar. Banliyöler, metrolar, vapurlar, tekneler, taksiler, toplu  taşıma  araçları  seferlerinin  aralarını  daha da   sıklaştırarak  seferlerini  geç  vakte  kadar  sürdürürler. Caddeleri döven yorgun ayaklar; sıcacık  bir  gülümsemeyle  karşılanıp, ılık  bir  duş,  iyi  donatılmış  masa  ve  televizyonun  karşısında ki  en  rahat  koltuğun  hayaliyle  sevgiyle  uğurlandıkları  yuvalarını  düşlerler…
       

Kuşlar  bile  daha  güneş  batmadan  ulaşırlar  yuvalarına,  özlediklerine. Çekerler  perdelerini,  dışarısının  karanlığına, kötülüğüne, bilinmezliğine…
       
Akşamın  alacasında  caddeler, sokaklar  insan  seliyle  dolup  taşar. Seferler  çoğaldıkça  yerini  sessizliğe, ıssızlığa, karanlığa, bilinmezliğe, ayaza  bırakır. Puslu  gecelerin  uğursuzu, soysuzu, tellalı, şeytanı  boldur. Netamelidir  geceler… Pusular  kurulup, nice  filizler  soldurulur, daha  ilk  meyvalarını  bile  veremeden, fidan  olmadan  iliği, kanı sömürülüp  atılır, buruşuk  bir  mendil  gibi  köşeye…
         
Hergün  televole  kültürüyle  genç  dimağlara  enjekte  edilen; boyalı  hayatlar, kağıt  bebekler, (mankenler, modeller ) ve  güzellik, sözüm  ona  müzik  yarışmaları, artiz  olma  hayalleri, yanlış  yerde  yanlış  insanla  tanışıp  arkadaş  olma, özenti, kolay  para  kazanma, renkli  yaşantı, ağabey- baba  baskısı, aile  içi  şiddet, töre, berdel, kuma… faktörleriyle  yalın  hayatları  yozlaştırılır. Kaçıp  kurtulmayı,  kendilerine  özendirilen  hayatın  içinde  olmayı  düşlerler, ilk  fırsatta  bu  hayalleri  uğruna ;canlarını, ciğerparelerini  geride  bırakıp, bilmedikleri  ama  girmeye  can  attıkları  farklı  bir  dünyaya  süzülürler  sessizce…
       
Türlü  nedenlerle  sıcacık  yuvalarını  bırakıp bazıları  farkında  olmadan  Gayya  Kuyu’sunun  içinde  bulurlar  kendilerini. Ne  kadar  çırpınırlarsa  çırpınsınlar  nafile, o  kadar  hızla  dibe  doğru  savrulurlar. Emekleri, bedenleri  sömürülür, sermaye  olurlar  karanlık  güçlere. Her  türlü  yanlışlıkların, kötü  alışkanlıkların esiri  olurlar. Üzüntüleri, kaygıları  sıladaki  sevdiklerinden  kat be kat  fazladır…
       
Gölgeler  birer birer  çekilirler  kendi  dünyalarına; dışarısı  zifiri  karanlıktır, cemre  düşmemiş  topraklar  gibi  ayazdır, tuzaklarla  doludur. İnsan  kılığına  girmiş  iblis  ağına  düşüreceği  taze  filizleri  beklemektedir. Umarsız, çaresiz, korunaksız, hamisiz  taze  filizler  gözlerini  ışıldatır  iblisin, kokusunu  alır, peşlerine  düşer. Örümceğin   ağına  düşen  av  gibi iştahını  kabartır…
       
Hepsinin  ayrı  ayrı  bir  hikayesi  vardır,   Hikayeleri  genellikle  birbirine  benzer. Ortak paydaları sevgisizlik, ilgisizliktir. Pembe  düşlerle  çıktıkları  bu  yolculuk  çoğu  zaman  çıkmaz  sokakta  son  bulur. Çıkış  yolunu  kendi  kendilerine  bulmaları  çok  zordur…
        

Köprüaltları, bankaların  ATM’leri, parkların  kuytu  köşeleri, eski,  virane  terkedilmiş  yapılar,  surlar, ıssız  mezarlıklar  onların  mekanıdır  artık. Gecenin   ayazından,  donundan, çiyinden  korunmak, ısınmak  için  birbirlerine  sokulurlar  ister, istemez. Ne yiyip,  ne  içecekler, nasıl  ısınacak, ne  giyecekler. Onlarda  memnun  değillerdir  yaşadıklarından…
       
Dünya  büyük  bir  sahnedir  ve  sahnelenecek  hayat  denilen  bu  oyunda  figüran  bulmakta  hiç  zorlanmaz  karanlık  güçler. Onların  oynayacakları  roller  çoktan  biçilmiş  zorla  verilmiştir  kendilerine…  Binlercesinden  kimileri  sıyrılır, şanslıysa  aralarından. Atarlar  üzerlerindeki    ölü  toprağını  silkelenir, sıfırdan  tutunurlar  hayatın  bir  kenarından…
      

“Dünya  kötülerin  dünyası”denir  ama   yinede   hamiyetli  insanlarımız, kimsesizlerin  kimi  olarak  yetişirler  imdatlarına…

 
Toplam blog
: 64
: 325
Kayıt tarihi
: 25.11.11
 
 

Öğretmenin, öğrenmenin yaşı yoktur felsefesine inanan öğretmenim. Yıllarca okuyarak belleğimde ol..