Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '07

 
Kategori
Aile
 

Kardeş

Beş parmağın beşi bir mi derlerdi, birbirine hiç benzemeyen kardeşleri anlatabilmek için… sonra kardeş kardeşin ne onduğunu ne öldüğünü istermiş a dostlar diye devam edilirdi anlatılan zorlu kardeş hikayelerine… Yine de tek çocuk olmak zor görülür, paylaşmayı öğrensin, çocuk yalnız kalmasın bir kardeşi olsun istenirdi…

İki kardeşiz biz, bana paylaşmayı öğretmiş olan bir ablam var, bu yüzden hep şanslı olduğumu düşünmüşümdür…Yaşlarımızın yakın olması birbirimizi anlayabilmemizi daha da kolaylaştırmıştır…

Küçük kardeş olmak ayrıdır, abla olmak bambaşka bir şeydir… Çocukken bakkala gönderilen siz olursunuz mesela, sonra hep ablanın eskilerini giymek size düşer, her zaman kıyaslanacağınız bir örnek vardır önünüzde…
bunun yanında büyük olan sizseniz anne babanın abartılı kaygıları ilk sizde yaşanır, kardeşe hafifletilmiş kaygılar kalır, büyük olarak kardeşinizi arkadaşlarınız yanına götürmeniz istenir sürekli sizden ve bu durumdan rahatsız olduğunuzu anlatmanıza bile izin verilmez, kısaca bir kuyruğunuz olur (ben küçükken ablamın peşinden hiç ayrılmazdım) küçük anlamadığı için tepinebilir ama siz onun ablası olarak her durumu anlamak zorunda bırakılırsınız…

Bir ablam var benden yalnızca üç yaş büyük… Bir ablam var; annemi babamı paylaştığım, çocukluk anılarımı bölüştüğüm, hayatta yapayalnız kalmayacağımı hissettiren, benim başaramadığım bir çok şeyi başarmış olduğu için gurur duyduğum, kimselere benzemediği için mutlu olduğum; sürekli değişen saç rengiyle (turuncuya bile boyadı), arabalara atlayıp gezmelere gidişiyle, hayata karşı duruşuyla ve burada kurduğu hayatı çok az insanın yapabileceği bir şekilde bırakıp hayalini gerçekleştirmek için dünyanın öbür ucuna çekip gidişiyle cesaretine hayran kaldığım… Gitti ve ben evde tek olmak ne imiş anladım… oysa ne çekişirdik; sabahları banyoyu kapma telaşı, akşamdan hazırladığım giysiyi giyip gitmiş olması, parfümlerimi ve nerdeyse bütün kozmetik ürünlerimi kullanması deli ederdi beni… Evde tek kalınca anladım, içtiğim kahvenin falına kimse bakmayınca, zorlandığım bir konuda soracak kimse bulamadığımda, seçim yapmak zorunda kalınca danışacak biri olmadığında ve evdeki irili ufaklı sorunları tek başıma omuzlamaya çalıştıkça anladım meğer insanın bir ablasının olması benim düşündüğümden de değerliymiş…

“Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç bir kadın” der Atilla İlhan çok sevdiğim şiirinde, sabah ablamla telefonda konuşurken bu dize geçti aklımdan, keşke burada bıraktığı hayatına geri dönse artık dedim içimden…

İnsanın bir ablasının olması güzeldir… Bir ablanız, ağabeyiniz, kardeşiniz varsa ona sımsıkı sarılın…

Not: Doğum günün kutlu olsun ablacığım, iyi ki varsın…

 
Toplam blog
: 19
: 756
Kayıt tarihi
: 03.03.07
 
 

Neşeyle hüzün arasında volta atan, 1979 yılının 4 Eylül çocuğu, arkadaşlarımın arkadaşı, annemin ..