Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '07

 
Kategori
Anılar
 

Otobüste ...

Birkaç hafta önceydi iş-kurs derken omuzlarım çökmüş, ayaklarımda inceden bir ağrıyla son anda yetiştim otobüse. Bir an önce eve gitmek, ayaklarımı uzatıp sıcak bir bardak çay içip dinlenmek için deliriyorum...

Otobüsü yakalayabilmiş olmak benim için bir mucize çünkü ben genelde otobüsü son anda kaçırıp yirmi dakika daha beklemek zorunda kalanlardanım ve bu mucize için sevinç içerisindeyim... Birde oturabilsem diye bakınırken gözüme bir yer kestiriyorum arka taraflarda ve cam kenarında ama o da ne ayakta yer bakınan birkaç kişi o tarafa doğru ilerlemekte... O heyecanla muavin arkadaşın yüzüne bile bakmadan parayı uzatıyorum gözüm arkada ki cam kenarında, elim havada kalakalıyor bir süre çünkü muavin arkadaş camdan dışarıyı seyretmekte ve hiç oralı değil benimle, uzattığım parayla, vermesi gereken para üstü ve biletle, hatta hayatla...

Bas bariton sesimle 'şunu alabilir misiniz' diye çınlıyorum, belki de bu yüzden yani onu dalıp gittiği hayal aleminden böyle haince çıkarıverdiğim için ateş saçan gözlerini üzerime çevirip içinde şişip kalmış cümlelerinden birini kuruveriyor 'hep biz sizi bekliyoruz, bir kerede siz bizi bekleyin' benden cılız bir tamam çıkıyor yoksa biliyorum uzayacak bu konuşma ve muavin arkadaş -yüzünden anlaşılıyor- içine dert olan her şeyi bugün söyleme niyetinde... Sonuç olarak gözüme kestirdiğim yere bir başkası oturuyor ve ben muavinin hemen yanındaki ne yapsam da bacaklarımı sığdıramadığım yere oturmak zorunda kalıyorum... Bu seferde ben düşüncelere dalıyorum; belli sevmiyor yaptığı işi, bıkmış her gün aynı istikamette gidip gelmekten, belki de aldığı para yetmiyor hayatını idame ettirmesine, kim bilir otobüsten inip arkasına bile bakmadan kaçmak istiyor, başka bir yerde başka biri olmak istiyor...

Düşüncelerimi muavin arkadaşın bıkkın sesi bölüyor 'sağlı sollu yanaşın' o cümle o anda bana da çok komik geliyor, bıyık altından sırıtıyorum... Orta yaşlarda, al yanaklı bir bayan kafasını muavin arkadaşa doğru çevirip 'tek kolidor var, nasıl sağlı sollu yanaşalım' diyiveriyor, o anda içimden hayır diye bağırmak geliyor çünkü biliyorum yanlış zamanda yanlış insana yöneltiliyor bu soru... Al yanaklı bayan benden sonraki durakta bindiği için otobüse, ne yaptığının farkında değil ve muavin arkadaş beni yanıltmayıp içinde şişip kalmış cümlelerinden birini daha şak diye yapıştırıveriyor 'akşam akşam bir de seninle uğraşmayalım, azıcık yanaşıvereceksin, zoruna mı gitti' Kabus bununla da bitmedi tabi ki, bir arada kırmızı montlu bir gence taktı kafayı sürekli zavallıya sesleniyor ‘sen kırmızı montlu ilerlesene niye duruyorsun orda’, kırmızı montlu arkadaş ilerleyecek tabi ama adım atacak yer yok... Birinin de arkasından söylendi 'ha işte durağa yaklaşırken basmazsan butono böyle yürümek zorunda kalırsın'...

Hepimiz bazen yaptığımız işi, sürdürdüğümüz hayatı arkada bırakıp kaçmak istiyoruz. Bir çıkış yolu arıyoruz uzaklara dalıp, çıkış yolunu bulamadıkça hırçınlaşıyoruz cümleler kalıyor içimizde kurulmuş baş köşeye ama söylenmemiş sonra öyle bir an geliyor ki tutamıyoruz onları içimizde döküveriyoruz eteğimizdeki taşları...

Otobüsten indiğimde derin bir oh çekmiş olsam da, muavin arkadaşın tavırlarını hiç onaylamasam da yine de kızamadım ona... Onu o gün hayattan izinli sayıp evime doğru yürüdüm...

 
Toplam blog
: 19
: 756
Kayıt tarihi
: 03.03.07
 
 

Neşeyle hüzün arasında volta atan, 1979 yılının 4 Eylül çocuğu, arkadaşlarımın arkadaşı, annemin ..