Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

12 Ocak '15

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Karikatür ve Terör

Karikatür ve Terör
 

Paris'deki Yürüyüş


Baş döndürücü bir hızla değişen dünya gündeminde, bir kaç gündür ayni şey var.

Charlie Hebdo katliamı.

Olayda ve sonraki uzantılarında Fransa’da 17 kişi öldü. Bunlardan onikisi bir mizah dergisinin karikatürist ve çalışanlarıydı.

Konuyla ilgili haber ve özellikle yorumlarda, genelde herkes katliamı kınamakta ama yer yer bölgesel farklar da göze çarpmakta.

Katliama alkış tutanlardan hiç söz etmiyoruz.

Avrupa basını, siyasileri, hükümetleri, çeşitli sivil toplum kuruluşları, halkıyla birlikte, hep bir ağızdan yapılana şiddetle karşı çıkıyor; fikir özgürlüğünü şiddetle müdafaa ediyor ve korkmadıklarını, inandıkları değerleri korumaya devam edeceklerini ifade ediyorlar. Olay Fransa’da meydana geldi ama diğer bütün Avrupa toplumları, benzer şeylerin kendi ülkelerinde de olabileceğini bildiklerinden, Fransa’nın yanında yer alıyorlar.

Bugün Paris’de yapılan gösteri yürüyüşlerine, 50 kadar ülkenin temsilcileri katıldı, aralarında İsrail’in, Filistin’in ve çeşitli Arap ülkelerinin temsilcileri de vardı.

Öte yandan, özellikle Türkiye’den yükselen seslerde, eskiye dayanan bir çeşit kırgınlık açıkça hissediliyor; olay kınanmakla birlikte, bir çeşit “Gördünüz mü terör neymiş?” tınısının da yer yer bu seslere eşlik ettiği görülüyor. Öyle ya, vaktiyle Türk diplomatları Avrupa’nın göbeğinde teker teker kurşunlanırken bu dayanışma nerelerdeydi? Ya da Türk topraklarında terör yüzlerce, binlerce yaşama mal olurken, terör odakları neden “özgürlük savaşçıları” olarak görülmekte, hatta desteklenmekteydi?

Avrupa kendi egemenlik sahası içinde, bu tarz olaylarla yeni yeni karşılaşıyor. Almanya’nın 1970 lerden itibaren yaşadığı RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) ve İtalya’nın ayni senelerdeki Rote Brigaden olayları sayılmazsa, terör denen sinsi canavarı kendi canı üzerinde pek hissetmemişti. 2001 deki New York ikiz kulelerine yapılan uçak saldırısıyla birlikte, Al Kaida dünyanın gündemine oturduktan sonra, bu tarz olaylar da tüm Avrupa’da daha sık görülmeye başlandı. Böylece batı dünyası, terörün nefesiyle bizzat karşılaştı.

Olayların silsilesi geriye doğru takibedildiğinde, terör olaylarının kitlesel imha tarzına dönüşmesinin, ABD’nin, Orta Doğu ve İran, Afganistan, Irak gibi ülkelerdeki yaptırımlarından sonraya rastladığı görülüyor. ABD’nin, genelde İslam dininin hakim olduğu bu gibi ülkelerde yaptıklarıyla, bu ülkeler halklarında batı dünyasına karşı bir nefret uyanmasına yol açtığı tesbit ediliyor.

Türkiye’de yine birçoklarına hakim olan bir düşünce var ki, o da, 11 Eylül dahil bütün bu terör olaylarının, batılı ülkelerin ve özellikle ABD’nin plan ve programlamasıyla gerçekleştiği düşüncesi.

ABD’nin Orta Doğu üzerindeki emellerinin ve tüm dünya için beslediği liderlik iddiasının bilinmesine rağmen, bütün bu olayların bir merkezden idare edilircesine belli bir plan dahilinde gerçekleştiğini ve buna tüm batılı ülkelerin de, kendi halklarına rağmen katıldığını düşünebilmek mümkün değil. Bu ancak, çok komplike ve çözülmesi zor olaylar karşısında, en hafifinden, komplo teorileri düşüncesine teslim olmak olabilir, ki bu anlaşılan son zamanlarda Türkiye’de oldukça yaygınlaşmış bir rahatsızlık haline gelmiş.

ABD , dünyayı, Orta Doğu’yu ve petrolü kontrol etmek hırsı içerisinde fazla ileri gitmiş, emelleri doğrultusunda bazı kesimleri desteklerken, sonuçta hedeften öteye ateş ederek, önceden hiç hesabedemediği, Al Kaida, son zamanlarda ISID ve daha bunun benzeri irili ufaklı bir çok islami terör örgütünün dünyanın başına bela olmasına vesile olmuş olabilir. Açıkça görülen odur ki, islami ülkelerde her türlü sezgi ve duyarlılıktan uzak davranışları, katliamları, aşağılamaları, daha sonraki Guantanamo olayları, bu ülkelerde infiallere sebep olmuştur.

Rüzgar eken fırtına biçiyor. Şiddet şiddeti doğuruyor, yepyeni sorunlar ülkelerin, hükümetlerin, halkların karşısına dikiliyor.

Bugün Batı’nın, ABD’nin ve Avrupa’nın yaşadıkları, o zamanlarda ekilen tohumların ürünüdür. Islami terör örgütlerinin hedefinde, ilk planda ABD ve onun müttefikleri yer alıyor, bunu açıkça ifade ediyorlar.  Bunun için de, İslam’ı kendi anlayışlarına göre kullanarak,  onun peygamberini, kendi anlayışlarına göre bayrak ediniyorlar, kendi anladıkları bir biçimde mücadele etmeye kalkıyorlar ki bu biçim de , özgür ve laik anlayışın gözünde elbet ki terördür.

 Birinin canını bilerek, kasten almak suçtur. Müdafaasız birilerini, pusu kurarak, suikast hazırlayarak öldürmek suçtur. Bu sağda da olsa, solda da olsa, doğuda da olsa , batıda da olsa suçtur.

Charlie Hebdo olayında, mizah ve düşünce özgürlüğü söz konusudur. Mizahtan anlamıyor olabilirim ama kimsenin düşüncesini özgürce ifade ediyor olmasının cezasını, onu öldürerek verme hakkına sahip değilim. Onu dava edebilirim, onu şikayet edebilirim, bunun için kanunlar vardır.

Nasıl ki, benimle alay eden komşumu öldürme hakkını bana hiç bir merci vermez ise ve bunu yaptığımda katil olursam, beni rencide eden bir konuda bir karikatür çizmiş bir insanı da öldürme hakkına sahip değilim, ben kim olursam olayım ve o neye hakaret etmiş olursa olsun. Bunun aksini kabul etmek, her türlü kanunsuzluğu kabul etmek olur.

Nerede yaşıyor olursak olalım, her insan olarak, dünyanın her yerinde gördüğümüz, duyduğumuz her benzer konuda bu kesin tavrı alabilirsek,  “ama”sız, “komplo teori”siz;  “doğru”dan yana olabilirsek; belki o zaman dünyada işlerin iyiye doğru gitmesi mümkün olabilecektir.

 

 

 
Toplam blog
: 165
: 1414
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Uzun yıllardır yurt dışında yaşıyor. İsviçre'de Adalet Bakanlığı'ndaki mesleği yanında tiyatro ya..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara