Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '15

 
Kategori
Anılar
 

Karın bendeki izleri

Karın bendeki izleri
 

 

 

 

 

Gitme, / içimdeki bütün vagonlar devrilir / Bir kar yağar istasyonlara/ üşürüm.”

Nuri Can

 

 

 

 

Emeklilik sonrasındaki bir özgürlük günümde elimde kitapla pencerenin kenarına oturdum. Bir yandan lapa lapa yağan karı izledim, bir yandan da televizyon izlencelerine gözüm ve gönlüm takıldı. 

Evet, böylesi gündeki televizyon kanallamasında bir yanda şu üç günlük yaşamda eşler arasındaki anlayışsızlık ve hoşgörüsüzlüğün ortaya koyduğu kadının çemkirmesi ve erkeğin bilincini yitirmesi sonrası açtığı sosyal ve psikolojik yaraya katlanmak olanaksız! 

Mutluluk yerini hiçbir zaman mutsuzluğa bırakmamalı, usun ya da usunu kullanan bireylerin işlevleri bu doğrultuda olmalıdır. 

***

Sabah uyandığımda kar, gökten yere tane tane dökülüyordu. Kimi zaman artıyor ve kimi zaman azalıyordu. Kısa süre sonra kiremitler renk değiştirdi. Çocukluk günlerimden bugüne uzanan süreçte etkisinde kurtulamadığım kar olumsuzlukları benliğimi yeniden sardı! 

Bir bir anımsadım. Neleri mi? Kısa kısa aktarayım: Karın metrelerce yükselti oluşturduğu tipili bir günde annemin ölüm haberini almam… Yine tipili bir günde ilçemle köyüm arasında at üstünde yönümü yitirip iki saatlik yolu 12 saate çıkararak -zor da olsa- köyüme ulaşabilmem… İlk öğretmenlik yıllarımda erzak torbam ve tebeşir kutumla kimi ders araç-gereçleriyle dolu  torbam sırtımda Ağrı’dan Çukuralan Köyü’ne sert kar üstünde saatlerce yürüyebilmem.. Yine aynı görev yerimde ısının -43’lerinde umarsızlıktan tezek sobasını kucaklamam… Kurdun kapıya dayanması… Bir kış günü karlar arasında babamı toprağa teslim etmem… Meslek yaşamadaki karlı günlere rastlatılan sürgünlerim, kıyımlarım… Unutamadığım yolculuklarımda günlerce aç susuz otobüs içinde tipide kalmam...

***

İster istemez gözlerim pencereden dışarı kaydı. Yoğun sis arasında yavaşlayıp hızlanan kar yağışı ve yere düşen ak tanecikler, Elimdeki kitapta da yazdığı gibi Cenap Şahabettin’i ve ‘Elhan- Şita’sını anımsattı.

 

Elhan-ı Şita 

 

( Kış Ezgileri

 
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,

(Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş,)

Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar

(Eşini kaybeden bir kuş gibi kar)

Gibi kar

(Gibi kar)

Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar..

(Geçen ilkbahar günlerini arar)

Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu,

(Ey kalplerin divane şarkısı)

Ey kebûterlerin neşideleri,

(Ey güvercinlerin şiirleri)

O baharın bu işte ferdâsı

(O baharın bu işte yarını) 

Kapladı bir derin sükûta yeri

(Kapladı bir derin sessizliğe yeri) 

Karlar

(Karlar) 

Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.

(Ki sessizce arasıra ağlar) 

Ey uçarken düşüp ölen kelebek

(Ey uçarken düşüp ölen kelebek) 

Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek

(Bir melek kanadının beyaz püskülü) 

Gibi kar

(Gibi kar) 

Seni solgun hadîkalarda arar.

(Seni solgun bahçelerde arar.) 

Sen açarken çiçekler üstünde

(Sen açarken çiçekler üstünde) 

Ufacık bir çiçekli yelpâze,

(Ufacık bir çiçekli yelpâze,) 

Nâ'şun üstünde şimdi ey mürde

(Cansız bedenin üstünde şimdi ey ölü) 

Başladı parça parça pervâze

(Başladı parça parça altın kırıntıları) 

Karlar

(Karlar) 

Ki semâdan düşer düşer ağlar!

(Ki gökyüzünden düşer düşer ağlar!) 

Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;

(Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar ;) 

Küçücük, ser-sefîd baykuşlar

(Küçücük, beyaz başlı baykuşlar) 

Gibi kar

(Gibi kar) 

Sizi dallarda, lânelerde arar.

(Sizi dallarda, yuvalarda arar.) 

Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,

(Gittiniz, gittiniz siz ey kuşlar,) 

Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;

(Şimdi boş kaldı baştan başa yuvalar ;) 

Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân! -

(Yuvalarda -feryat etmeyen yetîm-) 

Son kalan mâi tüyleri kovalar

(Son kalan mavi tüyleri kovalar) 

Karlar

(Karlar) 

Ki havada uçar uçar ağlar.

(Ki havada uçar uçar ağlar.) 

Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir

(Ey kış göğü, elinde yığın yığındır) 

Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter..

(Yasemin yaprağı, güvercin kanadı, ıslak bulut..) 

Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-

(Dök ey gökyüzü -doğanın canlılığı uykudadır-) 

Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!

(Siyah toprağın üstüne katışıksız çiçekler!) 

Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -

(Her ağaçlık yer şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -) 

Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid..

(Bir gölge yığını ve siyah renkli ve ümitsiz) 

Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.

(Ey kış göğünün eli, durma, durma, çek.) 

Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!

(Her ağaçlığın üstüne bir beyaz örtü!) 

Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar

(Göklerden emeller gibi dökülüyor kar) 

Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar

(Her mutlu hayalim gibi koşarak düşüyor kar) 

Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar

(Sessiz bir rüzgar tüylü bir kanatta uyuklar) 

Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,

(Yolunda durur bir aralık sonra uçarlar,)

Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân,

(Soldan sağa, sağdan sola titreyerek ve kaçışarak) 

Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân

(Bazen uçmada tüyler gibi, bazen dökülmede) 

Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,

(Karlar, sessizliğin dualarının bütün nağmeleri) 

Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.

(Karlar, ruhların bahçelerinin çiçekleri) 

Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.

(Dök siyah toprak üstüne, ey göğün eli dök.) 

Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:

(Ey göğün eli, izzetin eli, kışın eli, dök :) 

Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;

(Bahar çiçekleri yerine beyaz kar)  

Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi...

(Kuşların nağmeleri yerine ümidin suskunluğunu...) 

 
   Cenap Şahabettin
( 1870 -1934  )

 

Yaşam çizgimde ‘karın bana olumsuz ettikleri’ olarak kare kare belleğimden geçti. İçimdeki tüm vagonların devrildiği oldu. Kar acırdır yüreğimde!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..