Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '11

 
Kategori
Sinema
 

Karşı pencere

Karşı pencere
 

Karşı Pencere, bol ödüllü yönetmen Ferzan Özpetek filmidir. Filmin baş karakteri Giovanna evli ve iki çocuk annesi bir kadındır. Tavuk fabrikasında muhasebecilik yapmaktadır ve hayatın tekdüzeliği onu sinirli ve gergin bir kadına dönüştürmüştür. Giovanna’nın eşi ile arasındaki ilişki de gitgide tavsamıştır. Aslında eş iyi niyetli bir adamdır ancak hayatta pek tutunamamış bir tiptir. Ve Giovonna’nın içine düştüğü karanlıktan bihaberdir. Giovanna ev ile iş arasında sıkışmış yaşamında giderek yalnızlaşmaya devam etmektedir. Bu monotonluk içinde tek rahatlatıcı unsur, karşı apartmanda yaşayan yakışıklı komşudur. Giovanna, karşı penceredeki bu yakışıklı ve çekici komşuyu dikizleyerek ona olan tutkusunu gitgide körüklemektedir.  

Günlerden bir gün Giovanna eşiyle yolda yürürken yolunu ve hafızasını kaybetmiş, yaşlı ve çaresiz bir adama rastlarlar. Bu yaşlı adamı karakola götürmek için yardım ederler ancak adamın yeri yurdu bulunamadığından kendi evlerinde misafir etmek zorunda kalırlar. Adamcağız yaşlı ve zararsız olmasına rağmen , Giovanna bu adamı evde istemez ve onu bir an önce göndermenin yollarını arar.  

Giovanna, maddi durumlarına katkısı olması için publara pasta yapmaktadır. Yaşlı adamı karakola bırakmadan önce hazırladığı pastaları puba bırakmak için evden çıkar. Puba gittiklerinde, yaşlı adam tesadüfen yakışıklı karşı komşuyla karşılaşır ve ona bir şeyler söyler. İşte o andan sonra Giovanna ile yakışıklı komşu arasındaki iletişim başlar. Beraber bu yaşlı adamın kim olduğunu bulma arayışına girerler. Bu süreçte aralarında bir yakınlaşma olur.  

Giovanna başlarda yaşlı adamın evlerinde kalmasına karşı çıkmasına rağmen zamanla onunla arasında sevgi dolu bir bağ geliştirir. Adamın hafızası geri gelip kendi evinde döndükten sonra bu adamı ziyaret etmeye devam eder. Yaşlı adam aslında İtalya’nın en ünlü pasta ustalarından biridir. Giovana’nın da pasta yapma konusundaki yeteneğini fark etmiştir. Bu yüzden ona pasta yapma tutkusunu hobiye dönüştürmesinin yanlış olduğunu ve onun bu yeteneğini israf etmemesi gerektiğini söyler. Ve bilge adam ona şu vaazı verir: “ Siz gençlerin asıl hastalığı ilgisizlik. Ben artık yaşlı bir adamım bundan sonra bir şeyler yapamam. Ama sizler hala bir şeyler yapabilir, bir şeyleri değiştirebilirsiniz. Hayatta kalmakla yetinmeyin, daha iyi bir dünyayı istemeli ve bunun için çabalamasınız. Yalnızca düşlemek olmaz, harekete geçip bir şeyler yapmalısınız. Yaşamınızı seçimlerinizle siz şekillendirirsiniz. Seçim yapmak sizin elinizde.” der.  

Giovanna, yaşlı pasta ustasıdan pastalar yapmanın incelikliklerini ve sırlarını öğrenirr. Giovanna gitgide daha güzel pastalar yapmak için çalışmaya başlar. İşinden istifa etme kararı alır. Bir pastanede çırak olarak işe girer. Yaptığı pastalardan bir tanesi, pastanedeki şefin gözüne girer. Giovanna muhasebecilik yaparak devam ettirdiği yaşamından kopma seçimini yaparak, kendisine daha mutlu ve keyifli bir yaşam alanı yaratmıştır. Gerçekten sevdiği ve zevk aldığı işi yapmaya başlamış ve yaşamını tutkunun çeşnisiyle doldurabilmiştir.  

Aynı şekilde ben de, 2 yıl muhasebecilik yaptıktan sonra bir seçim yaptım ve mekanik bir şekilde icra ettiğim görevimden ayrıldım. Aynı kısır döngü bankacılık yaptığım yıllarda da devam ettiğini görünce yolun başındayken bankacılığı da bıraktım. Eğer, yüreğimdeki sesi dinlemek yerine benim için doğru olduğu söylenen başarı ile ilgili tanımlamalara kulak verseydim, şu anda gerçek tutkumu yaşıyor olmayacaktım. Beni sınırlarda tutan işimde çalışacak, evle iş arasında sıkışmış bir yaşam sürdürecektim. Ve kendi benliğimle ördüğüm hapishane duvarlarından dışarı bakarken, yaşamın ne kadar adaletsiz olduğunu düşünecek, işlerini delice bir tutkuyla yapan insanlara iç çekerek bakacaktım. Muhtemelen, kendi olanaklarımla böyle bir yaşamı yaratma olanağına sahip olduğumun farkında dahi olmayacaktım. İşte bu yüzden kalabalığı takip etmek ve başarı ile ilgili toplumsal propagandalara kanmak yerine mümkün olduğunca derinlerden gelen cılız sesi dinlemeyi alışkanlık haline getirmeliyiz. Her ne kadar başlarda o sesin işleri alt üst ettiği, daha da karmaşılaştırıp insanı fırtınalı bir yaşama maruz bıraktığı görülse de, insanları türlü türlü badirelerle sınayan tanrının da bir bildiği var. Ancak bizler karmaşanın içindeyken onun ne planladığını anlayamayız. Anlamak yerine seçimlerimizle yola çıkmalı ve tanrının bize yol göstermesi için teslim olmalıyız.  

Unutmayın, karmaşa sonsuza kadar sürmez. Karmaşa her zaman açıklıkla sonuçlanır. Hayatımızla ve en yüce kaderimizle ilgili noktaları birleştirmek için bu kaoslara, karmaşalara ve krizlere ihtiyacımız var. Düşünsenize zor zamanlar olmasaydı, hepimiz yüzeysel birer insan olur, neden yaşadığımızı bilemediğimiz bir anlamsızlığın içinde boğuluyor olurduk. Ayrıca güçlükler, acılar, hayal kırıklılıkları olmasaydı mutluluğun da bir anlamı olmazdı. Çünkü mutluluğun değerinin gerçek anlamda anlaşılması için en derin üzüntüleri yaşamış, tatmış olmak gerekir.  

Yaşamdaki en derin tutkunuzu keşfetmek için kendimizi ve hayatı her gün sorgulamalıyız. Çünkü Sokrates’in de dediği gibi “ sorgulanmamış bir yaşam yaşanmaya da değmez”. Uğrunda ölecek kadar derin bir tutkunuz yoksa siz yaşamıyor, ölüyorsunuz demektir. Bu yüzden, şimdi bugun bir karar verin ve hemen bir seçim yapın. Tıpkı giovanna’nın yepyeni bir yaşamı seçip talep edişi gibi.  

 
Toplam blog
: 42
: 1612
Kayıt tarihi
: 05.04.11
 
 

Uludağ Üni. İktisat Mezunuyum. Muhasebecilik, bankacılık gibi muhtelif mesleklerde çalıştıktan so..