Kasımpaşasalakta mı saklasak, Davoslasakda mı saklasak? Nasıl saklasak?

Resim: Milliyet

Uzuuuun uzun zaman önce değildi… Siz deyin dün kadar yakın, ben deyim an kadar uzak bir zaman önce… Başbakanımız çıkmış ve demişti ki…

Van minüt, van minüt. Siz! ... adam öldürmeyi iyi bilirsiniz! Siz benim Müslüman din kardeşlerimin anasından emdiği sütü burnundan getirdiniz yıllarca.. Siz Filistin halkına zulüm ettiniz, taş üstünde taş bırakmadınız. Pardon! "Filistinliler di değil mi sapan taşı kullanan." Tank üstünde top bırakmadınız! Şimdi de kalkmış bana insanlık dersi veriyorsunuz öyle mi? Sizi kan emiciler sizi... Sizi yarasalar sizi... Siz kan emiciler mi insanlık dersi vereceksiniz bana. Davos burada bitmiştir (!) der ve….

Filistinli kanı içmekten şişmanlamış İsrail başbakanı şişman peresin ve bütün dünyanın şaşkın bakışları arasında salonu terk eder. Davos benim için bitmiştir! … O gadder!!!

Başbakan; yıllardır dünyanın yapamadığını yapmış, Filistinli kanı içmekten şişmanlamış şişman peresin yüzüne siz bir katilsiniz diyerek milyonların sesi olmuştur adeta... Bu çıkış sonrasında, bütün dünyanın gözü başbakana çevrilmiş, yurda dönüşünde kahramanlar gibi karşılanmış, hatta Osmanlı Fatihi yakıştırmaları bile yapılmaya başlanmıştır kendisine.

Başbakan ayrıca, Hamas örgütünün de terörist bir örgüt olmadığını, asıl terörist olanın yıllardır Filistin halkına kan kusturan İsrail olduğunu haykırmıştır daha sonraki açıklamalarında. Hamas’ı ise din kardeşlerimizin, “Müslümanların” malını ve canını kan emicilerden koruyan halk kahramanları, kurtarıcılar olarak tarif ve taltif etmiştir.

Bir yandan yurdun dört bir yanında kampanyalar düzenlenmiş ve "başbakanımızın eşi dahil" gözyaşları içinde İsrail’ in Filistinli din kardeşlerimize yaptığı zulüm anlatılmış, yardım çağrıları yapılmış, Filistinli din kardeşlerimiz için yardımlar toplanmıştı. Hatta bu yardımlar için stant açan ve Filistinliler için yardım toplayan kara çarşafllı kafileye tüm arkadaşlara gözleme ısmarlayarak dolaylı olarak ben de katkıda bulunmuş, yardım etmiştim. En azından orada ölen ailelerin, "varsa eğer" hayatta kalan çocukları için. Fakat her ne hikmetse fiş filan vermemişlerdi… Fişini sorduğumda ise akşam hepsini birden kesiyoruz biz demişlerdi. Ve ne tesadüftür ki zamanlardan seçim öncesi bir zamandı... Her neyse… Asıl konumuz bu değil şimdi. Asıl konumuz Filistinli din kardeşlerimiz ve onların katilleri şişman peres ile güneş ufuktan şimdi doğar misali, bu çıkış sonrasında er gibi doğan, yıldız gibi parlayan Başbakanımız Er-Doğanın ilişkisi. Ne yalan söyleyeyim, dile getirmemiş olsam dahi, alttan alta ben bile hayran olmuştum o çıkışa. E peki… Böyle bir davranış, çıkış sonrasında ne beklersiniz? Tabii ki o ülke ile olan tüm ilişkilerin askıya alınabileceği gibi, ambargo uygulanabileceğini.

Gel gör ki; daha dün olmadan bugün, konu gündemin son yükseleni "mayın temizleme işine geldiğinde..” dünkü Er-Doğan gitmiş, yerine bir başkası; "yer-doğan" gelmiştir adeta... Bense şaşkına dönen yarım aklımla, tüm bu yaşananları bir kefeye koyamıyor, anlamlandıramıyor, bir türlü işin içinden çıkamıyorum açıkçası. Çoğunuz gibi… Ve tabii ki dönüp dönüp bir daha soruyorum kendime. Kasımpaşa nireeee, Davos nire… Fakat onu bile dedirtmiyorlar bu işe sahiplenenler insana.

Ve şimdi bir kez daha soruyorum. Davos mu gerçek, Kasımpaşa mı?

Daha doğrusu, Davos’ luluğu mu gerçekti Sn. Başbakanın, Kasımpaşalılığı mı? karar veremiyorum bir türlü. Dertlerim türlü türlü. Nice dertleri çektim, bu başka türlü deyip, yine bir türküyü de araya sıkıştırdıktan sonra, size dönüyor ve diyorum ki... Evet! beyler ve de bayanlar… Siz ne dersiniz bu işe?