- Kategori
- Deneme
Kayıp kent

Hani yalnızlığı yaşarsın ya bazen, uzatırsın elini ama kimse tutmaz ya! Ay vefasız, gün duyarsız olur ya, işte o an her söz, her dize, böler ya yüreğini bir hançer gibi, adına türküler yakılan gurbet dedikleri, dinledikçe acını kat be kat arttıran!
Şimdi bir başka dinler oldum bu gurbet türkülerini… Dinlerken sılam geliyor aklıma; şefkatli kucağıyla anam, gül kokusuyla yavrum… Söyleyen ne de güzel söylemiş, çeken bilir gurbet acısını diye…
Yüreğimi dağlıyor kayıp kentte gurbet acısı… Sonra dinliyorum kayıp kentin gecesini, kayıp kentin sessizliğini, yavaş yavaş sönüyor evlerin ışıkları...
Gece bitiyor artık, ay elveda, güneşse sıra bende diyor; getireceğim tüm umutlarla! Kayıp kentte herkes mutlu, kayıp kentte herkes umutlu. Bir ben varım doğan günden umutsuz ve yalvarıyorum ona, ya sevdiklerimle doğ, ya da kayıp kentte boğulsun benim gibi karanlıklara…
Ama ne mümkün? Sesim ulaşmadı yine, doğan bu yeni güne... Göz yaşlarım yüreğime, umudum başka bir geceye, sonra o bildik cümle dilimde;
“Ya bu kentte ben fazlayım, ya da eksik birileri var!" ...