- Kategori
- Deneme
Şairlik Nedir? 11 : Şairlik Çılgınlıktır
Biz gazetelerin arka sayfalarında iki kıytırık şiir yazıp, kendilerine “şair” diyen şairlerinden söz etmiyoruz. Biz şiirin acısını çekmiş; hayatlarını şiire bulayıp yemiş ; ağızları buram buram şiir kokan; boğazlarına kadar şiire gömülmüş şairlerden söz ediyoruz. Onların hayatı büyük bir dramdır ..!
Heinrich Von Kleist: Alman şair. Bir sonbaharda Wannsee nehri kıyısında tabanca ile önce sevgilisini ardından kendini öldürdü. İntihar mektubunda şunları söyledi. 'Yeryüzünde artık öğrenip edineceğim hiçbir şey kalmadığı için ölüyorum. Elveda! '
Aslında alelade halk , yalnız şairleri değil, bütün sanatçıları “fıttırık” diye pek makbul tutmazlar … Nasıl tutsunlar… Van Gogh adlı (dünyanın en büyük ressamlarından biri) kulağını kesmiş ve bir süredir ilişkide bulunduğu Rachel adında genelevde çalışan kadına götürüp armağan etmiştir. Ressamlar sanatçıdır da , şairler değil mi? Onlar da az biraz fıttırık değildirler…
İlhami Çiçek (1954-1983) genç bir şairdir : 'Yalnız Hüznü vardır, Kalbi olanın' dizeleri ile buhranını anlattı. 29 yaşında balkondan atlayarak intihar etti.
Ziya Gökalp: 27 yaşında tabanca ile intihara teşebbüs etti. Ölene kadar kafasındaki kurşunla yaşadı.
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın , hayatı boyunca 23 kez intihara kalkıştığı söylentileri olsa da sadece üç kez intihara teşebbüs etmiş, büyük oğlu Vedat ise 1973 yılında Galata Kulesi'nden atlayarak intihar etmiştir. Bu olay, şairin ruh dünyasında tamiri mümkün olmayan hasara yol açmıştır ve o zamandan sonra kendini "Acılar Denizi" olarak tasvir etmiştir.. Galata Kulesi adlı şiirini oğlunun intiharı üzerine yazmıştır.
Biraz kül, biraz duman.. O, benim işte,
Kerem misâli yanan.. O, benim işte.
İnanma gözlerime; ben, ben değilim,
Beni sevdiğin zaman.. O, benim işte!
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın bu Rubaisi ve nice acılı şiirleri çektiği maddi ve manevi acıların adeta şiirsel raporlarıdır.
Yeryüzünde ve Türk ilinde intihar eden diğer şairleri sayacak uzunca bir liste olacaktır:
Attila József ; Christoph Friedrich Heinle; Georg Trakl; Kostas Karyotakis; Comte de Lautréamont ; Marcus Annaeus Lucanus; Gérard de Nerval; Nilgün Marmara; Paul Celan, Sylvia Plath ; Kay Sage; Samuel Taylor Coleridge; Anne Sexton;Vladimir Vladimiroviç Mayakovski; Sergey Yesenin… vs..
Şairlerin bazıları onun için kendilerine ömürleri boyunca “Şair” diye seslenilmesini, anılmasını istememişlerdir.
Yine bizim genç şairlerimizden Nilgün Marmara (1958 - 1987) henüz 29 yaşındayken "yaşama karşı ölüm" dedi ve intihar etti. “Kırmızı Kahverengi Defter” adıyla yayınlanan günlüğünde "hayatın neresinden dönülse kârdır" ifadesi yer almaktadır. Marmara , “Cam Kelepçeye Evet” şiirinde şunları söylüyor:
Ilık bir süzülüşle
Geri dön hayat,
Bırakma yeryüzü salına
Tünemiş pek kara kuşlar
Örtsün bakışımı,
Görmek acısı sürsün
Pencere tutsağının
Düşsün hayatı suya...
Nilgün Marmara "Kuguların Ölüm Öncesi Ezgileri” şiirleri''ni bırakarak 13 ekim 1987 de intihar etti. Arkasından da Cemal Süreya, "Hepimizin yapmak istediğini; ama hiçbirimizin yapamadığını bu kız yaptı." Dedi. İyi laf etti…
Ne diyor Marmara : “Azımsanamayacak kadar ölmüşüm / Azımsanamayacak denli ölüyüm... Geliyorlar, bu evde doğan yeni bir ölümü görmeye; koşarak, düşe kalka yuvarlanarak, sürünerek... Nasıl olursa olsun; görmek için bu eski dostlarının yeni cesetlerini ve göstermek için kendi dirimlerinin kıvılcımlarını geliyorlar. Ölüm sessizliği, toz ve küf kokan evden ayrıldıktan sonra seviniyorlar canlıyız diye."
Görüyorsunuz ki , “Şairlik” tehlikeli bir meslek. Niçin böyle oluyor… Şairler genellikle melankolik bünyeli insanlar arasından mı çıkıyor; yoksa şiir, bir süre sonra şiir yazanları deliliğin sonsuz kıyısına getirip bırakıyor mu?
Bu işe yeni başlayanları pek heveslendirmeyelim… Zira vaziyeti görüyorsunuz.