- Kategori
- İlişkiler
Kayıp ruhlar
www.deviantart.com'dan alıntıdır.
Yokluk… Ne kadar da göreceli geliyor artık. Yok olmak anlamında aslında, var’ın zıt hali. Oysa aynı anda bir arada da olabiliyor. Yan yana ama bir arada olamama, müthiş bir ulaşamama durumu…
Madde varlığı hiçbir zaman yeterli olmuyor. Ruh uzaklaşıp gitmişse, gözlere bakıldığında anlaşılıyor; yolculuk hangi diyarlara uzanmış… O gitmeler, gidene yalancı bir huzur veriyor ancak. Kalanlar ise o gözlerdeki derin mesafenin taaa dibine kadar batıp, kalıveriyor öylece.
Elini uzatsan tutacağın mesafe, ulaşamayacağın bir uzaklıktır fark ediyorsun. O mesafeyi aşmak için işe yarayan bir vasıta da icat edilmemiş ne yazık ki.
Varlığın aşımdı,
Azar azar versen de,
Azla yetinip, yaşamaya alıştığım.
Yokluğun susuzluğum oldu,
Ben susuzluğa dayanamadım.
Kavruldu bedenim, çatladı dudaklarım
Kuraklığım soldurdu, tüm yeşillerimi
Öldü umudumun başakları, dolmadan
Büktü boynunu, yakan güneşine…
Varlığın güneşimdi
Yokluğun susuzluğum
Ben susuzluğa dayanamadım.
Yanı başımda akarken gürül gürül
Ben bir yudumuna ulaşamadım.
Eğer o gürül gürül akan su yanı başında durmasa, sadece özlem duyulur. Çokça hayal edilir, fakat elini uzatma mesafesinde olup ta ulaşamamanın ‘yokluk acısı’ dır, terk edilen ruhu kavuran. Ne hayali vardır bu ulaşılmazlığın ne de hedefi kalmıştır.
İlişkilerin bedensel boyutlarının çılgınca tüketildiği bir ortamda; farkına varabilmek ne de zordur. Bir alış-veriş dünyasının emirleri doğrultusunda yönlenen bedenler, neredeyse ruhlarının kendilerini terk ettiğinden bihaber, çırpınıp durmakta şimdilerde; yalan avuntularda.
Geride kaybettikleri kendi ruhlarının yanındaki, bir gölge gibi sessizce takipte olan bir ruhu göremeden hem de…