Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '13

 
Kategori
TV Programları
 

Kayıp Şehir bitmesin...

Kayıp Şehir bitmesin...
 

Hangi diziyi sevsem kaldırılıyor. Bu sezon başından beri her bölümünü film tadında izlediğim Kayıp Şehir kaldırılıyormuş, iyi mi?

Nasıl sinir oluyorum. Tamam sakız gibi uzatılmasın ama hemen de bitirilmez ki bu dizi.
Nerde ağalı paşalı, entrikalı, ağlak diziler var, onlar tutuyor. Ben de onları izleyemiyorum. Hele şu Beren'in son dizisi; yani bu kadar berbat bir senaryo olur mu? Bu dizi tutar mı arkadaş, hemen yayından kalkar dedim. Dedim ama hiç de öyle olmayacak gibi duruyor. Konusu dram olan diziyi komedi niyetine izliyorum, da o zaman hiç değilse gülüyorum.

Neyse biz gene kayıp şehir dizisine gelelim. Çok gerçek bu dizi. Oyuncular, mekan çok iyi. Ve tabii senaryoya dil uzatan çarpılır.

Ama dün geceden beri o Zehra denen sünepe kıza iyice kıl kaptım. Zaten o karakteri sevmiyordum, dün gece iyice delirtti beni. Keediiirrrr ( Kadir diyo) ev bakalım mı, Keediiirrrr? Keediirrrr, çay içmeye gidelim mi, Keediiirrr? diye diye Kadir'in koluna askı gibi asıla asıla, sonunda adamı bütün onursuzluğuyla evlenmeye zorladı.

Bir de o masum ve gururlu ayakları yok mu? Zannedersiniz adam onun üzerine kalmış, peşinde sürünmüş de bu hanfendi zorla evleniyor. Yahu kadın resmen Kadir'e tecavüz etti. Sonra da oy namusum, vay namusum. Namussuz kadın. Bir de dudaklarını büzüp büzüp şişinmiyor mu? Geril geril de duvara çarp!

En büyük namussuzluğu da bütün bunları masum ayaklarında yapmasıydı.
Şimdi bu karaktere millet daha çok acıyordur, kadıncaazz nikah masasında terkedildi diye. Aysel'in mesleği belli diye kötü kadın da oluyordur.

Zehra karakterindeki kadınlardan çok var. Erkek olarak da var tabii. En önemli özellikleri, namussuz, onursuz ve ego patlaması içinde olmaları. Sonra da çevreye “o bana çok aşık” falan diye ayak atar sinsiler.

Egoları o kadar şişmiş durumda ki, gözlerini kestirdikleri insan -kadın ya da erkek- onların olacak. Hangi koşulda olursa olsun. Sakın bana bunun adı aşk kardeşim falan demesin kimse. Aşk böyle olmaz.

Siz hiç Leyla ile Mecnun'un, Kerem ile Aslı'nın, Ferhat ile Şirin'in hikayesini bilmiyor musunuz derim. Hepsinin ortak özelliği diğeri için kendinden vazgeçiş vardır. Şımarık bir sahip olma isteği ile yanıp tutuşmaktan ziyade, karşısındaki için kendini yok ediş süreci başlar ve gözü bir şey görmeden yok olur gider.

Ama Zehra karakterindeki gibiler, istediğini elde etmek için olmadık entrika v.s yi yapmaktan geri kalmazlar. Karşısındaki insanı mutsuz ediyor, ve hatta çevresindeki insanları mahvediyormuş hiç umrunda olmaz. Bencillik o kadar tavan yapmış ki, illa evlenecek. Sarı sakız gibi yapışır. Atmak istersin, eline alırsın, diğer parmağına yapışır. Ellerine bulaşır da bulaşır.
Evlendiği insanı mutsuz ettiği yetmiyormuş gibi, -mutlu olmak için!- bir de çocuk yapar. Çocuk da mal ya. Onun bireyselliği, mutluluğu, geleceği falan söz konusu değil ya. Hiç önemli değildir. Dünyanın merkezi onlardır. Bunun için, hep matematik, hep matematik yaparlar.

Zehralar unutur ki, bu işler matematikle değil, duyguyla yürür. Eğer bu kadar matematiği seviyorsan ve yaşam felsefesi haline getirmişsen kendin gibi bir taze matematikçi bulacaksın. Olay bu kadar basit.

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..