- Kategori
- Güncel
Kayıp trilyon ve milyon meselesidir.

Sıcak haber
Akşam Tuncay Özkan'ı dinledim.
Sinirli ve endişeli gibiydi.
Olmadığı söylenen faturaları göstererek;
- İşte Maliye Bakan'ının yok dediği faturalar burada.
-Bakan yalan söylüyor... İşte belgeler bunlar... Bakan istifa etsin, diyordu.
Bir çok kez aynı sözleri tekrarladıktan sonra, "itibarını zedeleyenlere" dava açacağını söylüyordu.
Kimsenin doğru mu yanlış mı söylediğini bilemem ve kanıtlayamam. Böyle bir imkana sahip değilim. Ancak Tuncay Bey'in, kesik kesik konuşmasının kızgınlıktandan mı, paniklemekten mi olduğunu yorumlamayı deneyebilirim.
1- Sn. Özkan kendine haksız isnatta bulunulduğuna inanmaktadır ve bundan dolayı çok kızgındır. Bu nedenle sinirlerine hakim olmaya çalışmakta, ağzından kötü ifadeler çıkmaması için kendini tutmaktadır. Sözleriyle çizmeyi aşmamak için duraklayarak konuşmaktadır.
2- Gerçekten yapılan işlemde bir hata vardır. Usüle uymayan bir iş yapılmıştır. Olay kamuya malolduğu için, "Ya kitabına uyduramazsak, ya adamını bulamazsak" heyecanı sarmıştır; bunun için böyle kısa cümlelerle, kesintili konuşmaktadır.
Dava yargıya intikal etmiştir, "yüce yargı gereğini yapacaktır" beylik sözünün benim için hiç bir anlamı yoktur. Çünkü şahit olduğum bir çok "yargı kararı" bunu doğrulamamaktadır. Bu konuda herkesin bildiği yakın örnekler şunlardır:
- A. Mahkemesi'nin 367 kararı, Danıştay'ın, "kadın öğretmenin sokakta bile başını örtemeyeceğine" dair kararı, Yargıtay'ın Tuncay bey'in, Başbakan'a yakıştırdığı, "mazoşist, sadist" sıfatlarının suç olmadığı hakkındaki kararı...
- Yargıçların, 28 şubat 1997 deki, Genel Kurmay brifinglerine coşkuyla katılmaları, yüce yargının gerektiğinde, "gereğini asla yapmayacağının" tartışmasız delilidir.
Tuncay Özkan'la beraber CHP'yi de ilgilendiren "kayıp trilyon davası" örneğine gelelim. Aynı gerekçerlerle zamanın Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş'ın önüne bir dosya gelmiştir. Dosyada, Refah Partisi'nin aldığı "Hazine Yardımı"nı usülsüz harcadığı bildirilmektedir.
Vural bey dosyayı, ilgili savcılığa derhal intikal ettirerek dava açılmasını sağlamıştır. Söylendiğine göre bir tek bilirkişi, iki kamyonet dolusu evrakı, iki ayda incelemiş ve raporunu mahkemeye sunmuştur. Bunun sonucunda 79 partili cezalandırılmıştır. Örnekler:
1- Kapatılan RP'nin Trabzon İl Başkanı Selami Ateş, il teşkilatının sürekli yemek yediği lokantadan aldığı faturalar yüzünden hapse girmiştir. Diş hekimliği belgesi de iptal edilmiştir.
Hadi cezayı anladık ta, diş hekimliği belgesi niye iptal edilmiştir? Malum, Van Cumhuriyet Savcısı'na da aynı işlem uygulanmış, şahsın savcılığı ile beraber avukatlık hakkı da elinden alınmıştır. Yasalar yargıçlara böyle bir yetki vermekte midir? Niçin kimse çıkıp ta bir açıklama yapmaz anlamıyorum. Kamu hizmeti yasağı desek, dişçilik ve avukatlık bu sınıfa girmiyor. İşte bu yüzden, "hukuka güvenelim" sözü pek inandırıcı olmuyor.
2- RP Kırklareli il başkanı Şenol Gürşan, Maliye Bakanlığı'nın, illerde kurduğu soruşturma komisyonunda, "mali yükümlülüklere aykırılık yok' raporu ile aklandığı halde, hakkında dava açılmıştır. Mahkeme, "özel evrakta sahtecilik" gerekçesiyle Gürşan'ı 1 yıl hapse mahkum etmiştir. Avukatlık yaptığı ve sabıkasız olduğu halde, cezanın ertelenmesi veya para cezasına çevrilmesi seçeneği uygulanmamıştır.
Olay şudur. Genel merkezden yeni paraya göre 5 bin YTL gelmiştir. Gürşan, 3 bin 500 YTL'yi ilçelere göndermiş, bin 500 YTL'yi ilde bırakmıştır. Harcamalar faturalıdır ve komisyona ibraz edilmiştir. Komisyon ikna olmuştur ama mahkeme olmamıştır.
3- Kapatılan Refah Partisi'nin Afyonkarahisar il başkanı Halil Ürün Kayıp trilyon davasında 6 ay hapis yatmıştır. Ürün, "RP söz konusu olunca harekete geçen savcıların, CHP mevzubahis olunca işi ağırdan aldığını" belirterek kendilerine yapılan haksızlığı dile getirmiştir.
'Kayıp trilyon' olarak bilinen dava RP'ye, 1997'de verilen Hazine yardımının 1 trilyon liraya yakın kısmının sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği iddiasıyla açıldı. Yani belgeler mevcuttu ama mahkeme sahte olduğuna hükmetti.
Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada 79 kişi yargılandı ve 1 ile 2 yıl arasında hapis cezası aldı. Mahkeme, 2, 6 milyon YTL'si Erbakan'dan olmak üzere 2, 8 milyon YTL'lik Hazine zararının tahsiline karar verdi. Erbakan hakkında 2 yıl 4 ay hapis cezasına da hükmetti.
Sonuçta, RP'nin sunduğu belgelerin faydası olmamıştır. Bakalım Tuncay Özkan'ınkiler işe yarayacak mı? Hep birlikte göreceğiz.
Resim: www.ensonhaber.com/images/news/19557.jpg
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=680564