- Kategori
- Güncel
Kazanırken kaybetmeyelim...

“İşte Türkiye… İşte Batı…
Paris'te bomba patladı... 13 Kasım 2015.
Ankara'da... TOBB'un ikiz kuleleri... Geceleri "Fransız bayrağının renkleriyle" ışıklandırıldı... Kırmızı, mavi, beyaz.
Brüksel'de bomba patladı... 22 Mart 2016.
Türkiye'de "Geçmiş olsun" demeyen kalmadı... Cumhurbaşkanı, Başbakan, muhalefet liderleri, sivil toplum temsilcileri, özel sektörün ileri gelenleri... Herkes.
Ya Ankara'da, İstanbul'da bombalar patladığında... Batı ne yapmıştı?
"Yarım ağız... Düşük yoğunluklu... Mırın kırın" kınama mesajları dışında... Yalan mı?
-Batı ektiğini biçiyor…
Türkiye'yi kana bulayan terör örgütü PKK'nın "Televizyon merkezi" senelerdir neredeydi?
"Avrupa'nın kalbinde... Belçika'da" değil miydi?
Türkiye de kanlı eylemler yapanlar...
"Kırmızı bültenle" arananlar... Senelerce nerelerde saklandılar?
Batı ülkelerinde... Belçika'da... Fransa'da... Almanya'da.
Boşuna dememişler... Ne ekersen onu biçersin.
-Göreceğiz…
Belçika'da 80.000 insanımız yaşıyor.
Türk kökenli milletvekili de var, sanatçı da, gazeteci de, işadamı da, futbolcu da.
Türk insanının Belçika ile hiçbir sorunu yok.
Fakat... Ne hikmetse... Türkiye aleyhine "Gösteri, yürüyüş, imza kampanyası, açlık grevi, bildiri dağıtma, protesto" en çok Belçika'da oluyor.
Belçika... Türkiye karşıtı eylemlere "Hoşgörü" gösteriyor.
Bugüne kadar... Hep böyle oldu.
Bakalım Belçika bundan sonra ne yapacak?
Bekleyelim... Görelim.
-Kendine demokrat…
Mahinur Özdemir... "Brüksel Bölge Milletvekili."
32 yaşında... Belçika'da "Üçüncü kuşak." Belçika'da doğdu...
Belçika'da okudu... Belçika'da milletvekili oldu.
"Halkla ilişkileri" tam puan... Hem Türkler'le, hem Belçikalılar'la.
"Çevre... Enerji... Sosyal sorunlar." Onun yoğunlaştığı konular.
Çalışkan... Dürüst... Saygın... Sevilen bir politikacı.
Fakat... İşte bu Mahinur Özdemir bir süre önce "Partisinden" atıldı.
Şimdi... "Bağımsız" milletvekili.
Hatırlar mısınız, Mahinur Özdemir "Partisinden niçin ihraç edilmişti?"
Türkiye'yi rahatsız edecek bir bildiriyi (Ermeni meselesi... Sözde soykırım iddiası) imzalamadığı için.
Batı... Kendine demokrat.
Türkiye'yi kınamak için fırsat kollar... Ama kendisi "Bildiri imzalamadı diye" milletvekilini partiden atar.
-Günün sorusu…
Çok değil, daha bir hafta önce... 16 Mart Çarşamba günü... Ankara'da... TİKA projelerinin tanıtım töreninde... Cumhurbaşkanı Erdoğan kürsüye çıkmıştı.
Neler mi söylemişti?
"Yeri ve zamanı" diyerek... Erdoğan'ın sözlerinden kısa bir alıntı:
Terör örgütlerinin elinde silah gördüğümde, arkalarında Batı'yı görüyorum.
Ofisler, oralarda açılıyor.
Örgütlerin temsilcileri oralarda besleniyorlar.
Bunlara yataklık yapılıyor.
Filanca örgütü terör örgütü ilan etmen yeterli değil... Bunlara karşı nasıl bir mücadele veriyorsun?
Erdoğan'ın konuşmasının üzerinden bir hafta geçti... Erdoğan'ın konuşmasını "Üstüne alan" yok... Sorusuna "Yanıt veren" hiç yok.
-Türk siyaseti sınavdan geçiyor…
Belçika'daki patlamadan sonra... Batılı liderlerin söylemlerindeki "Ortak nokta" şu:
- Teröre karşı dünyada ortak mücadele şart.
Doğru... Bu işin olmazsa olmazı "Ortak mücadele."
Aynı şey "Bizim için" de geçerli.
Terör "Parti siyasetinin" üstünde bir konu.
Teröre karşı "Ortak mücadele" verilmeli.
Bugüne kadar verilebildi mi?.. Ne gezer?
Bilakis... Terör konusu "Siyaset malzemesi" haline getirildi.
Dileriz böyle devam etmez.
Dileriz... Bir kısım siyasetçi... "Terör üzerinden siyasi rant elde etme hevesini" terk eder.
Gün... "Ortak akıl, ortak çözüm" günü.
Gün... "Teröre karşı ortak ses... Teröre karşı işbirliği" konularında ciddi bir irade sergileme günü.
Gün... Siyasetçilerimiz için "Sınav günü."
-Global terör…
Terör örgütüne karşı yapılan operasyonlarda hep "Batı'dan gelen silahlar" ele geçti... Senelerce.
"Tetikçiler" tetiği çektikten sonra soluğu Batı'da aldılar... Yüzlerce.
"Destekçiler" belliydi... Batı medyası... Batılı siyasetçiler.
Şimdi... Brüksel'de bombalar patlayınca... Batı dünyası "Global terör... Global tehdit" demeye başladı.
İnsan sormadan edemiyor:
"Gerçeği" görmeniz için bombanın ille de kendi evinizde mi patlaması gerekiyordu?
-Dert küpü…
Aşık Veysel rahmet istedi...
"Derdimi dökersem derin dereye,
Doldurur dereyi düz olur gider."
Türkiye... Terör konusunda çok dertli bir ülke... Ama ne yaptıysak Batı'ya bir türlü derdimizi anlatamadık.
Daha doğrusu... Anlattık da... Çifte standartlı Batı pek kulak asmadı.
Hiç istemezdik... İçimiz yandı... Keşke olmasaydı... Ama Brüksel patlamalarından sonra... Batı "Terörden dert yanmaya başladı."
Evet... Keşke Brüksel'de bu acı yaşanmasaydı.
Bir kez daha "Geçmiş olsun Belçika." “Yavuz Donat. Sabah Gazetesi. 24 Mart 2016 Perşembe)
Sevgili yazarımız Yavuz Donat “Batı”nın asıl yüzünü yani gerçek yüzünü bizlere ve insanlığa bugünkü yazısıyla yeniden sergilemiş oldu. Bu ulu coğrafyada yaşayan biz Türkler bir rahat yüzü göremedik. Toprağımızın zenginliği kadar değil akıl zenginliğimiz, mantığımız, geleceği görmemiz ve geleceğe hazırlanışımız… Birinci nedeni bu… Anadolu’yu ceddimiz yurt eyledi, Allah razı olsun onlardan. Sonra büyüdükçe büyüdük, olduk koca Osmanlı… Kötü mü oldu, iyi oldu… Ne var ki Osmanlı’yı yaşatamadık, düşmanlarımızın tuzağı gücümüzü aşınca gün gün kaybettik koca imparatorluğu… Balkanları kaybettik, Mora’yı, on iki adayı, Kıbrıs’ı kaybettik… Ne büyük acı, ne çok ölüm, ne büyük göç, hiç dinmeyen gözyaşı… Şimdi Kıbrıs’ın yarısına yakın kısmı bizim, orası da tehlikede… Askerimiz çıksın diye her gün binbir oyun içindeler. Çanakkale’de kaybederken (on binlerce, yüz binlerce şehit verdik) kazandık; şehitlerimiz (ruhları şad olsun) Çanakkale’yi geçilmez kıldılar… Silkindik, İstiklal Savaşı’nı kazandık…
Atatürk ve arkadaşları çok çalışkanlardı, korkusuzlardı, cesurlardı… Ulu ülkemiz Türkiye’yi baştan başa uygar ülkelerle boy ölçüşecek hale getirdiler. En hızlı, en kolay nasıl kalkınırız diye düşündüler, tek çarenin sanayileşme olduğu görüşünde karar kıldılar. Fabrikalar kuruldu, bankalar çoğaldı; dedelerimiz, sonra babalarımız bu milli sanayilerimizde çalıştılar, emekli oldular… Ulu devletimizin o bereketli maaşlarıyla ev yaptılar, şehirlere göçtüler, çocuklarını okuttular…
Şimdilerde tekrar kaybetme arefesindeyiz sanki… Barajlar yapıldı ki, dünya ölçeğinde… Yeni fabrikalar… Özel sektörün, Anadolu Kaplanları’nın zirvelere tırmanışı… Görünmez uçak yapıyoruz… Milli uçağımız yapıldı… Öyle yollar, öyle tüneller, öyle köprüler, öyle geçişler yapıldı ki; işte Türk budur diye gurur duyuyoruz… Üçüncü köprü ha bitti, ha bitecek… Günde en az şu kadar kazancımız olacak diye haber yaptı gazeteler…
Başarılarımız çok… Elimizdeki mevcutlar da çok… Ama…
Bir Türk yurttaşı olarak çok endişeliyim: Sanki görünmeyen el ya da eller (hepsini görüyoruz gerçekte) bütün bu zirveye hızla tırmanışımıza rağmen, bizlere kaybettirecekler…
Oku sevgili güzel yurttaşım!..
Oku, uyanık ol, sev, çalış, her karış toprağa ağaç dik sevgili kardeşim…
İşte küçük; küçücük Asya’mız…
Canımız…
Ciğerimiz…
Bir gözünün ışığı olmayabilecekmiş… Ne büyük acı…
Kazanıyoruz; gerçekte her alanda kazanıyoruz…
Güçlü sevinçlere çok ihtiyacımız var…
Bir ve bütün olalım…
Kazanırken kaybetmeyelim…
Düşmeyelim…
Allah korusun…
Bir düşersek bir daha kalkamayız…