Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kelebek etkisi

Kelebek etkisi
 

Başım dönüyor diyeceğim, “içtin mi?” diye soracaksınız, yok içmedim diyeceğim, bu defa “aşık mısın kardeşim?” diyeceksiniz… Ama hakikaten de başım dönüyor…

“Yahu bir memlekette bu kadar mı baş döndürücü olaylar olur?” diyesi geliyor insanın ve hatta diyorum… Ama elden gelen bir şey de yok hani… “Dünya dönüyor sen ne dersen de” şarkısını dilime dolamanın tam vaktidir o zaman…

Bazen bu “şarkıyı dile dolama” meşgalesine ifrit olanlar çıkabiliyor, fakat yine de hayatımızın vazgeçilmez parçalarından biri olan müzik, istemesek bile kimi olaylarda “kayıt” işlevi görüyor… Bazı şarkılar “hafıza” rolü oynuyor işte… O şarkıyı dinlediğinizde “kimi” olayları hatırlamadan edemiyorsunuz…

Neyse konumuz müzik değildi… Baş döndürücü gündem…

Erzurum’da Dursun Güneş tarafından kurulan Hak ve Hakikat Partisi hakkında iki çift laf edeyim ilkin… Sizler de mutlaka Dursun Güneş’in beyanatını dinlemiş ya da duymuşsunuzdur… Duyduğunuz zaman tepkiniz ne oldu? İçiniz soğudu mu? Benim neler hissettiğimi merak ederseniz cevap veriyorum: Hiçbir şey… Bir şeyler hissetmem için henüz şartlar olgunlaşmamış demek ki… Zira hissettikçe o konu üzerinde kafa yormak ve değerlendirmek gerek… Ben dikkate değer olmadığını düşünerek bunu “es” geçiyorum…

Irak’ta başkan Bush efendinin kafasına fırlatılan ayakkabılar ile ilgili haberlerin de arkası henüz kesilmedi… Müsebbibi muhabirin akıbeti hakkında söylentiler muhtelif iken “ayakkabılar” konusunda kıyasıya bir “sahiplenici” beyan yarışı mevcut… Kimisi ayakkabılar Irak üretimi diyor, kimisi Denizli’de mamul edilmiş diyor, kimisi de İstanbul diyarından bir üreticinin elinden çıkasıymış diye belirtiyor… Ama bu arada hala muhabiri soranına rastlamadık, ya da sahiplenene… Hoş Irak’ta bir grup tarafından “kahraman” ilan edildi ama, “bekarlık sultanlıktır/çorap yıkayan sultan mı olur?” atışmasındaki gibi “muhabir kahramandır/hapiste dayak yiyen kahraman mı olur” mealinde yorumlar mevcut…

“Küresel olduğunuz kadar küstahsınız dünya hazretleri” diyesim geliyor… Bakın işte en basit olayda bile insana verilmesi gereken değer, sembollere yüklenmeye devam ediliyor… O ayakkabılardan dünya kadar sipariş verilmiş, neymiş “özgürlük hareketinin sembolüymüş”, peh ki ne peh… Peki o zaman Bush bir suikasta kurban gitseydi (kurban gitmek tabiri genel bir tanım olduğu için kullandım, onun lehinde ya da aleyhinde bir anlam yüklemek istemedim) o vakit herkes o suikast silahından mı edinecekti?… “Baba neden aldın o silahı / O bizim özgürlük timsalimiz oğlum” şeklindeki diyaloglara da rastlardık belki… Yani olayları nasıl da kapitalin derin sularına bırakıveriyoruz… Budur meramım…

Hazır kurban demişken geçtiğimiz Kurban Bayramında tanık olduğumuz görüntüler hakkında da iki çift laf edeyim… Yok yok ortalıkta kaçışan kurbanlıklar değil mevzu… Yaşar Alptekin… Duyduğunuz ya da gördüğünüz üzere kendileri hidayete ererek Hac farizasını yerine getirmişler… Ama nasıl? Kameralar önünde şov yaparak… Oysa ki mütevazı bir ibadet süreci geçirmesi gerekirdi diye düşünüyorum… Gerçi Allah’la kendisi arasındaki bir şeydir, bize çok söz söylemek düşmez ama yine de kendisini reyting malzemesi olarak kullanan kameralara, dolayısıyla ait oldukları yayın organlarına prim vermemesini beklerdik… Yoksa devletin parasıyla defalarca Hacca giderek, mübarek bir eylemi şov malzemesi yapanlardan ne farkı kalıyor… Üstelik diğer hacılardan farklı olarak giydiği kıyafeti de cabası… Allah kabul etsin, daha ne diyelim… Darısı oralara gitmek isteyenlerin başına…

“Darağacı darlanır, soy ağacı soylanır” nev’inden atışmalara da şahit oluyoruz… CHP’nin milletvekili (hala) Canan Arıtman “Özür Dileyen Aydınlara” destek çıkarcasına bir demeç veren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında kimi iddialarda bulundu… Canan Arıtman’ın amacı neydi, olay nerelere geldi dayandı… Şimdi de DNA testi filan gündeme gelmiş… Cumhurbaşkanı dava açtı ya, o da elindeki belgelerden dem vurarak işi tıbbi boyuta kadar vardırmış olacak… Heyt be! "Yahu aydınlar… Bakın ülkede nelere sebebiyet verdiniz"… Biz burada kirli havayı ciğerlerimize çekeduralım tıbbın geldiği son noktadan atış talimleri yapılsın, olacak iş mi?… Pardon hava kirliliği demeyecektim… Şimdi dilimi “cıs yapıyorum”… Evet “cıs” eylemimden sonra kaldığımız yerden devam edelim… İster misiniz bir şarkı/türkü daha çığıralım… “Eyletmen beni, söyletmen beni, Arıtman beni, belletmen beni”…

Şu filmde izlediğimiz “kelebek etkisi” gerçek olsaydı keşke… Ne güzel eski bir fotoğrafa dalıp giderek yeniden hayatın o anına ışınlanıverirdik… Hani mesela 1915 yılına odaklanır, o zamanki idarecileri uyarırdık… Ya da daha berilere hatta daha da yakınlara gider “hay elim kırılaydı da” dediklerimizi değerlendirirdik… Ne güzel olurdu…

Murat HACIOĞLU
26 Aralık 2008

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..