Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

08 Haziran '22

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kemikleri Sızlamıştır

BANDO İLE KARŞILANMIŞ AYAKLARI ALTINA GÜLLER SERİLMİŞ
 
CANIM GÜLLERE NE ÇOK EZİYET EDİLMİŞ NİMETE NANKÖRLÜK BÖYLE SERGİLENMİŞ
 
 
Geride bıraktığımız pazar günü yedi ceddimden bu yana memleketim olan, baba ocağım Isparta'm da gül adına festival düzenlenmiş. 
 
Bu festivale katılan 2 saatlik konser verip gidecek olan şahıs bandoyla karşılanmış, ayakları altına gül yaprakları dökülmüş. Bu yapılan yanlışların övünerek söylenmesi canımı acıttı.
 
Bunu yapan şehir idarecilerini Allah'a havale ediyorum. Sanatçı bildiklerine dünya para ödüyorlar, sonrada o paranın ceremesini gül ürünü alıcılarından çıkarıyorlar.
 
Ufacık bir şişe gül suyunu 60 -70 liraya, gül yağını binlere veriyorlar. Nişastadan yapılma, gülle tatlandırılma lokumları çok pahalıya satıyorlar.
 
Geçtiğimiz yıllarda birileri de partilerine yakın bildikleri birini, yaşı geçkin bir hanım sanatçıyı, kucak dolusu paralar ödeyip gül ürünlerini koydukları poşetlerin üzerine resmini basmışlardı.
 
Bu hatun kişi bir yıllık reklam yüzü olmak karşılığı onca parayı almakla kalmamış, kendisine neredeyse ömrünce yetecek gül ürünleri hediye edilmişti.
 
Çalışanın emeğini böyle çarçur ediyorlar bu yöneticiler, hiç demiyorlar ki, "yahu bu sanatçı kesimi kendini unutturmamak için bugün bizden olur, yarın başkasından" dünkü günlerde pek çoğu Demirel'in, Özal'ın yanında yer almıyorlar mıydı?
 
Sanatçı kesiminin pek çoğu para nerde var, yağlı yemek nerden gelir, ün nasıl devam ettirilir,  onun peşindelerdir.
 
Demirel demişken, inanın kendi memleketine gelirken o tür karşılanmayı hiç istemedi. Rahmetli bu ülkenin yönetiminde 40 yıl emeği olmasına rağmen, şaşaalı karşılamalara karşı çıkardı. Yağcıları toplanıp önüne deve yıkar koca hayvanı kurban ederlerdi. İslam Köylü Süleyman Demirel köylünün çilesini bilir, üreticinin emeğinin ziyan edilmesini hiç istemezdi.
 
Siz yollarına gül döktüğünüz kadın şarkıcıyı on dakikalığına mutlu ettiniz, giderken yanına onlarca hediye doldurdunuz, maddi manevi her yanını donattınız belki ama gül üreticilerini pek çok üzdünüz bilesiniz. Dahası...
 
Gül nimetini Isparta'ya getirip, Ispartalıların gelir elde etmesine vesile olan İsmail Efendi canım güllerin ayaklar altında ezileceğini bilse, onca zahmete katlanır mıydı hiç?
 
Koklanması gereken güllerin sebil gibi etrafa saçılması, ebedi istirahatgâhındaki  İsmail Efendi'nin kemiklerini sızlatmıştır.
 
Yazıktır, günahtır bilesiniz. Bizler bir önceki nesil gazeteciler, Isparta güllerinin tanınması, gülden para kazananların haklarının korunması için kalemimizle çok emekler sarf ettik. Gül üreticilerinin kooperatifleşmesi için büyük gayretler gösterdik. "Kör, görünce önce bastonunu kırarmış." der büyüklerimiz, gül üreticilerinin bir araya gelmesiyle devleşen, genel müdürlükle yönetilmeye terfi eden kooperatif, şimdi güllerin ayaklar altında ezilmesine, hoyratça koparılıp  yerlere saçılmasına sessiz kalıyor.
 
Her şeyin bir adabı vardır, gülün toplanması da nezaket gerektirir, bunları bilmiyorsanız. Siz hiç bir şey bilmiyorsunuzdur. makamları boşuna işgal etmeyin. Canım güllerle Isparta'nın yüzünü güldüren Rabbim, halıcılığı horlandığı için ellerinizden alıverdiği gibi, gülleri de alıverir, sonra bunu yapanlar görürler günlerini...Demedi demeyin...
 
 
ÇOK ŞÜKÜR BU VEBALE ORTAK OLMADIM.
 
2000 senesinin başlarıydı. Biri bir fitne attı ortaya, "Isparta'da halı ve gül festivali düzenleyelim." dedi. Ben o günlerde halen Isparta Belediyesi Basın Müşaviriyim.
 
Bu duruma karşı çıktım. "Kaybolmuş bir el sanatlarının festivali mi olur," dedim. Sözümü dinletemedim. Zira ben evvelki başkanın basın müşaviri biliniyordum. 
 
Yeni gelen yönetim benim ayağımı kaydırmaya bahane arıyordu. İtirazlarım kabul görmedi. İki ay sonrada yerimi yeni gelen cin fikirlilere devredip belediyeden ayrıldım.
 
Başkanın aklı bu cinliğe yattı festival önerisine sıcak baktı. Hazırlık aşamaları tamamlandı. 2002 yılında halı ve gül festivali
 
ismi altında bu etkinlik başlatıldı. O gün için belediye başkanının eşinin sevdiği şarkıcı, sunucu Isparta'ya binlerce lira harcanarak getirttirildi. 
 
Üç gün eğlenip coşan insanlar üçüncü günün sonunda normal yaşantılarına dönerken, belediye bütçesinin hayli açık verdiği günlerce konuşuldu.
 
Sonra bir iki kez daha aynı durumlar tekrarlandı. Baktılar bu iş yürümüyor. Astar yüzünden pahalıya geliyor. Festival işi sonlandırıldı. Festivalden umulanı bulamayan başkan, üç dönem belediyemize baş olduğu halde bu işe bir daha kalkışmadı.
 
Şimdiki belediye yönetimine kim, ne sebeple akıl verdiyse, halı ön ad olmaktan çıkarıldı. Sadece "Gül Festivali" denilerek yeniden gündem oluşturuldu. Bakalım ne kadar süre devam eder ve sonrası ne olur? 
 
Biliyor musunuz ben yanlış bulduğuma çok karşı çıkarım, bu yüzden bizim oralarda bazı çevreler beni pek sevmezler.
 
Örneğin SDÜ Güzel Sanatlar Fakültesi'ne Halıcılık bölümü açılıyordu. "Ölmüş gitmiş halı yeniden dirilmez, boşuna bölümünü açmayın. Eğitim isteyen gençlere masraf ettirip yazık etmeyin," dedim. O günlerin başlarınca çok eziyete uğradım. 
 
Bizim kadınımız, kızımız halı dokumayı üniversite eğitiminde öğrenmemişti. Tam 150 yıl yaşatılan halıcılık, memleketime çok ferahlık vermişti. Birileri horladı, yanlışlar yaptı. halıcılığı bozmaya uğraştı, neticesinde yok etti. Pek çok insanı sefalete itti.
 
Üniversiteye halı dokuma bölümü açmak gençleri oyalamaktan, umutlandırmaktan başka bir şey değildi. Sonunda benim dediğime geliniyor ama iş işten geçmiş oluyor.
 
Ömrüm vefa ederse bir gün size halıcılığın başlangıcından bitimine her bir şeyi detaylı anlatırım. Zira en iyi bunu ben bilirim. Neden mi, hem Isparta'nın hakiki yerlisi olmamdan, 
 
hem de bölgemde gazetecilik yaptığım 40 yıl süresince halıcılığa emek vermiş pek çok insanla yakından tanışmamdan... (Yarın nasip olursa biraz gülün Isparta'ya gelişinden söz edeyim inşallah)
 
Ayfer AYTAÇ *ayferaytac.com
 
 
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..