- Kategori
- İlişkiler
Kendim gibi

18 - 20 yaşlarındaydım. Her şeyi bulanık görüyordum. Otobüs duraklarında, otobüsün önündeki yazıyı ben okuyuncaya kadar, otobüs gelip geçerdi… Ben kalırdım… Kimsenin gözleriyle bakamadığım için, ben bilmezdim. Herkesi kendim gibi sanırdım. Oysa gözlerim bozukmuş benim. İki yıl sonra anladım. Doktora gittim 1.5 astiğmat, gözlüğü taktım. Dünyam değişti, berraklaştı. Şaşırdım…
Bir şarkı çalıyordu sonra bir yer de, içime giriyordu, beni benden alıyordu… “Kapat şunu” dedi biri. Ben herkes benim gibi duyuyor sanırdım. Şaşırdım
Bir arkadaşa gittim bir resim vardı duvarında. İğrenç bir vahşet resmi. Gulyabani gibi bir adam, etraf kan revan. Görünce tiksindim. Ben bakamıyordum, arkadaş o resmin ne kadar harikulade bir şey olduğundan bahsediyordu. Ansızın tepem attı, sustum… Ben herkes benim gibi bakıyor sanırdım. Şaşırdım.
Bir gün birini sevdim. İşte dedim. Aynı ben. Aynı zamanlarda geçerdi içimizden şarkılar. Aynı kelimelerden geçerdi yaşadığımız yollar. Aylar sonra bir katlanma, yabancılaşma ve ayrılık. Ben onu da kendim gibi sanmıştım.
Yıllar geçtikçe bulanıklaşıyordu hayat. Ne, kim, nasıl çözemiyor, çıkaramıyordum. Doktora gittim anlattım, sordum. Ne kadar bozuk gözlerim? Dedi ki; Bu gözlerinden değil oğlum.
Ne bu dünyaya katlanabildim ben, ne bu yalnızlığa alışabildim.