- Kategori
- İlişkiler
Kendini kaybedenler topluluğuna dahil olmak ister misiniz?
Resim: Milliyet fotogaleri.
Bir suskunluk, bir çığlık, bir söz... Hepsinin bir sebebi var.
Biri bağırır, duyan olmaz... Susar. Biri susar, umursayan olmaz... Çığlığa sarılır son çare. Biri söz söyler, dinleyen olmaz... Sözünü esirger olur, mecburen. Peki ne yapmak gerekir? Nasıl davranılırsa insanlar memnun olur? İnsanlara nasıl yaranılır mesela?
Kendi bildiğini mi okumalı insan; ya da kendi kendine mi yazmalı? Yoksa kimseyi umursamadan, kendi bildiği yoldan mı yürümeli? Yanında kimseyi istememeli belki de... Hem o zaman yaranmak gibi bir derdi de olmaz. Uzaklaşıp kaçmak mı son çare? Ama o zaman gitti derler ardından. Yüzüstü bırakıp gitti... Kahrolası bizi terketti... Umursamalı mıyız onları bu sözlerinden dolayı? Yoksa onları unutmalı mıyız?
Duymazdan gelsek mesela; tıpkı onlar gibi... Ya da dinlemesek söylediklerini, cümleleri ortada kalsa. Ne olur biz de onlar gibi olsak?.. Ne kaybederiz, ha? Zaten iyi olmaktan bir kazancımız yok. Onların istediği gibi biri olsak da bize aferin demeyecekler nasıl olsa! Kendimiz olsak da yine aynı kötü durum. Yani sonuçta yaranamayacağız... Soruyorum size onlar gibi olsak ne kaybederiz? İyi olmaktan vazgeçelim ve kötü olalım demiyorum. Sadece onlar gibi olsak diyorum?.. Cevabınız evet olur mu?
Biraz düşünsek buluruz aslında onlar gibi olunca ne kaybedeceğimizi! Birilerine yaranmak için neleri feda etmemiz gerektiğini de buluruz azıcık düşünsek. İşte size bu soruların cevabı:
Onlara yaranmak istersek kendimizi feda etmeliyiz. Onlar gibi olursak kendimizi kaybederiz!
Belki, yine de yaranamayız, değil mi?
-Bilmem! Kim bilir?