- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
Kendini yetiştir / Doğa gözlemcisi ol
Bazen insan üzerindeki yorgun bedeni çıkartıp bir kenara fırlatıp kaçmak istiyor doğa anaya. O huzur verici dinginliği kucaklamak istiyor. Yaşadığımz şehirlerde ne kadar yapabiliyoruz ki bunları? Betonların arasında eriyip gidiyor huzurumuz. Stres topuna dönüyoruz. Trafiğin verdiği sinir harbi, motorlu araçların yaydığı kirlilik kanserle başbaşa bırakıyor bizleri. İstemez miyiz yeşille, suyun berraklığıyla , mavinin tebessüm dolu güzellikleriyle sarmaş dolaş olmayı? Ben o kadar çok istiyorum ki. Şöyle onbeş gün dinlensem, kafamı başka birşeye takmasam, kendimle kalsam keşke yapayalnız. Sadece onbeş gün yalnızlığın tadını çıkarsam huzur içinde. Çok mu bu? Gezegenimiz her geçen gün kirleniyor, çatlakları artıyor haberimiz olmadan. Oysa ki bunu biz yapıyoruz kullandığımız çeşitli kimyasallar ile.
Kent yaşamının telaşı içinde hızla koşuştururken, yapmak isteyip de yapamadığımız birçok iş oluyor. Evin terasında, balkonda ya da arka bahçede sebze-meyve yetiştirmek gibi. Kendi bahçem olsa domatesimi kendim eksem biçsem koparsam. Salatamı, soğanımı kendi gerçek kokusunu hissetsem. Hormonsuz hayatın gerçekliğini gerçekten de anlasam. Eminim pek çoğunuz böyle bir hobinin yoğun emek ve bol uğraş istediğini hatırlayıp vazgeçmiş, bu tür hayallerinizi ilerleyen yıllara ertelemişsinizdir. Bahaneleri bir kenara bırakın ve tüm zorluklara rağmen lezzetli sebzeler yetiştirebileceğinize inanın.
Keşke tüm okullarda üretime dayalı eğitim verilse, çocuklar yedikleri meyve ve sebzeleri tanısalar. “ Şeker çikolata ağacından toplanır “ demeseler !
Albert Einstein bu konuda şöyle demiş : “ Doğaya derinden bakın, o zaman herşeyi daha iyi anlayacaksınız. “
Doğayı anlamak, sevmek , korumak bizim elimizde. Yakından bakarsak kendimizi sorumlu hissedeceğimizden eminim. Doğayla ilgili bir dergide şöyle birşey okumuştum sizinle paylaşmak istiyorum bu doğayı daha yakından tanımamızı sağlayacak gerçekten de.
*** “ Sizi minik bir etkinlik yapmaya davet ediyorum. Yanınıza bir defter ve bir kalem alın. İmkanınız varsa size en yakın park veya deniz kıyısına, ormana, bozkıra, dağa gidin. Hazır mısınız ? Gözlerinizi kapayın ve birkaç dakika sadece seslere kulak verin. Hangi sesleri duyuyorsunuz ? Hangi yönden geliyorlar? Nasıl sesler? Melodik mi, mekanik mi ? Gülümseten var mı aralarında ya da merak ettiren ? Gözlerinizi yine kapatın. Bu kes sadece havayı koklayın. Kuzeye dönün, sonra doğu, ardından sırayla güney ve batı. Koku almak sesleri fark etmeye göre daha mı kolay daha mı zor ? Yeni bir koku ? Güzel ya da çirkin ? Kokuları da deftere yazın.
Yeterince duyumsadığınızı düşündüğünüzde gözlerinizi açın ve çevrenizde size aynı doku ve koku hissini verecek nesneleri arayın. Büyük bir ihtimalle sizi uzaktan görenler deli mi bu ne yapıyor öyle diyeceklerdir ama siz takmayın onları keyfinize bakın. Bu etkinlikle amaç körelmiş duyularımızı yeniden canlandırmaya çalışmak. Çünkü ; doğa gözlemi sadece gözle değil, kokuyla, tatla, işitmeyle, dokunmayla ve hissetmekle gerçekleşir. Oysa özellikle şehirlerde yaşayan bizler ağırlıkla görme duyumuzu kullanıyoruz. Diğer duyularımız nispeten körelmiş durumda. “
Sabah ilk kaklktığınızda pencereyi açın ve gökyüzüne bakıp havayı koklayın. Günün nasıl geçeceğini gözlemleyin süper oluyor gerçekten de. Yazıma son verirken aklınızda bulunsun sonbahare geçerken şunları gözlemleyin. Kendinize bir gözlem defteri oluşturun günlük tadında. Bir nebze olsun uğraş olacaktır sizlere.
SONBAHARA GEÇERKEN GÖZLEM ÖNERİLERİ :
Bulutların değişimini
Yaprakların dökülüşünü
Kuşların göçünü
Son böcekleri
Güz yemişlerini
Güz çiçeklerini
Gündönümünü
Güz dolunayını
Yağmuru
Yağmur sonrası çıkan yaban mantarlarını
Sincap ve alakargaların palamut saklayışını
Kendi önerilerinizi
Bütün duyularınızla gözlem yapmayı ve gözlemlerinizi defterinize kaydetmeyi unutmayın.
Sevgiyle kalın. . . ( bu daha önemliydi ) :)
*** : ATLAS DERGİSİ / ÇEVRE EKOLOJİK YAŞAM REHBERİ