- Kategori
- Şiir
Nefretin giriş katı

Soğuktu sanki duvarların ters yüzü,
Bulanık hayaller kusardı terli cesaretinde.
Eteklerinden dökülen her ıstırapta hep karmaşıktı,
Sırtımı her yaslayışımda yasaktı direnmesi.
Boğum boğumdu gözlerindeki nefret,
Avuçlarını açtığında sükunetti belirsizliği.
Dolunayın parlak nazlanışı gibi,
Ürkekti ağlayışı her geceye doğuşunda.
İsyanları vardı, rutubetliydi haykırışları,
Gecenin nöbetçi şarapçısıydı.
Kaldırım taşlarının acizliğinde yatardı yüzükoyun
Ve hiç yaşamamıştı gecenin ruhuna yalvarışını.
Nefretin giriş katında yaşardı umutlarını,
Ona hiç dokunmamıştı kalorifer böceklerinin ihaneti.
Yeşilin yosununda kalmıştı aklı hala,
Ve denizlerde yaşardı unuttuğu balık hafızası.
Kedi gibi nankördü elleri ,
Üşütmemişti hiç ceplerindeki fukaralığı.
Yine her zamanki gibi aynı yerde yaşamıştı ölümün dostluğunu
O her zaman rutubetli bir ecel törpüsüydü mavi kefenin cepsiz yırtıklığında.
Musluğu kapatıp gitti yine ölüme terk ederken bedenini
Hayatın faturasını yatırmamıştı belli ki şarapçı.
Güvercinlerden başkası yoktu mezarlığın patikasında
Onu gecenin gümüş rengi karşılamıştı çıkmaz yolun giriş kapısında….
Gökhan Cenker