Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '10

 
Kategori
Siyaset
 

KESK TÜRK-İŞ'leşirken

10 Mayıs 2010 tarihinde, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK, MEMUR-SEN, KAMU-SEN ve KESK , 1 Mayıs 2010 kutlamaları ile ilgili bir değerlendirmede bulunmuş ve ortak bir açıklama yapmışlardır. Ortak açıklama, 1 Mayıs kutlamalarına katılarak, bu önemli günün coşku içinde geçmesini sağlayan emekçilere teşekkür ederek başlıyor. Konfederasyonların , 1 Mayıs’ı birlikte kutlamasının önemine değinildikten sonra asıl bakla çıkarılıyor ağızlardan: “Böyle önemli bir günde ve böyle önemli bir alanda Taksim Kürsüsü’ne biber gazı, pet şişe, sopa, bıçak v.s kullanarak yapılan saldırı ise emeğin birlik ve dayanışmasına yapılan bir saldırıdır. Konfederasyonlarımız, 1 Mayıs Taksim Kürsüsü’nde TÜRK-İŞ Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun şahsında tüm konfederasyonlara yapılan saldırıyı ve kürsüyü işgal girişimi ile kutlamaları sabote etmek isteyenleri kınamakta, bu tür yaklaşımların teşhir ve tecrit edilmesi gerektiğine inanmaktadır.Bu saldırıyı gerçekleştirenler çok iyi bilmelidir ki hiç bir güç emek hareketinin ve konfederasyonlarımızın, emeğin kazanımları için birlikte mücadelesini engelleyemeyecektir” Konfederasyonların bu açıklamayı yapmasına neden olan olaylar 1Mayıs’ta , Taksim’de , TÜRK-İŞ Genel Başkanı Mustafa KUMLU’nun konuşması sırasında , TEKEL işçilerinin geliştirdiği protestodur. Yukarıdaki cümleler dikkatle okunmalıdır. Sanki, 1 Mayıs kutlamalarına bir saldırı olmuş, kutlamalar sabote edilmeye, provokasyon çıkarılmaya çalışılmış gibi bir dil kullanılmıştır. Bu dil KESK’in dili değildir. KESK, tarihinde ilk kez emekçileri kınamaktadır. KESK, her zaman fiili-meşru mücadeleden yana olmuş, haklar yasalardan önce gelir anlayışını savunmuş, emek düşmanlarıyla bir araya gelmemiş, emekçilerden yana görünüp emekçilerin mücadelesine set çekmeye çalışanları her zaman teşhir ve mahkum etmiştir. Bu haklı protestoyu abartarak, son yıllarda gelişen en büyük işçi hareketini itibarsızlaştırmaya çalışmak tam anlamıyla aymazlıktır. KESK merkez yönetimi, TEKEL direnişinin izinden giderek mücadeleyi daha da yükseltmek yerine, TÜRK-İŞ’in uzlaşmacı ve mücadelenin önüne set çekmek isteyen tavrına destek olmuştur. TEKEL direnişi, yıllardır unutulan fiili-meşru mücadele çizgisini belirginleştirerek, emek mücadelesinin önünü de açmıştır. KESK merkez yönetimine düşen, kendi mücadele çizgisi ile örtüşen bu yoldan mücadeleyi yükseltmektir. KESK merkez yönetimi, Tekel direnişi sırasında yeterince gösteremediği dayanışmayı, son yıllarda emekçiler nezdinde giderek bozulan imajını, emniyetin verdiği iftar yemeklerinde çizilen karizmasını ve tabandan kopuk eylem kararlarıyla adeta gövdesiz bir başa dönüşen merkez yönetiminin yanlış tutumlarını , TÜRK-İŞ’in kanatları altına sığınarak düzeltemez. KESK merkez yönetimi, kendine gelmelidir. Kararları alırken, açıklamalara imza atarken, mümkünse , tabandan tavana bütün kurullarını işletmeli ve demokratik tarzına geri dönmelidir. Unutulmamalıdır ki, KESK’i KESK yapan yarattığı değerler ve fiili-meşru mücadele hattıdır. Bu hat, Türk-İŞ’leşerek korunup geliştirilemez. Emeğin mücadelesi tek başına mı yürütülmelidir? Tabi ki değil. Ancak, KESK merkez yönetimi , onu kuran, bugünlere getiren kurucu politik iradeleri yok sayarak, mücadele geleneğini unutarak, 60 yıllık TÜRK-İŞ bürokratik sendikacılığının kuyruğuna takılarak mücadeleyi geliştirecekse, bundan vazgeçmelidir. Çünkü , emekçilerin ufku, TÜRK-İŞ’in işbirlikçi sendikacılık anlayışı ve KESK merkez yöneticilerinin aymaz ve sorumsuz tutumları ile sınırlanamayacak kadar , geniştir.
Abdullah DAMAR

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..