Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kestane kebap!..

Kestane kebap!..
 

Derya kuzuları bunlar, yenmez mi abicim, yenmez mi? Foto: Ertan Yurderi


"Kara kara kayacık,
İçi dolu mayacık.
Pazardan getirdim,
Kor ateşte pişirdim.
Kebap oldu kestane,
At ağzına bir tane."


Kestane kebap deyince herkesin aklına bir çok tekerlemeler gelir... Benim aklıma da gelen ilk buydu...

Eskilerin dediği gibi, "kestane çıktıysa, kış ayı da gelmiştir"...

Kış ayında olduğumuza göre de kestane piyasaya çıkmıştır...

Çocukluğumuzda şöyle çıtır çıtır yanan odun sobası üzerine konan kestaneler kızarmaya başlayıp kokusu odaya yayılmaya başlayınca, az sonra yenecek olan kestane kebabın o enfes tadı yüzünden ağzımız sulanırdı...

Soba üzerinden maşa ile alınıp bir tabağa konulan kestaneler aile fertleri arasında üleştirilir, sonra da afiyetle yenirdi...

Eskiden uzun kış geceleri şimdiki gibi çabuk geçmek bilmezdi... Ne TV vardı, ne de doğru dürüst radyo... Soba başında oturulur, sohbetler yapılır, sohbet yaparken de zaman, ya boza muhabbetiyle geçerdi ya da kestane kebap muhabbetiyle...

Sokak kestanecilerini ise bilmeyeniniz yoktur sanırım... Çünki onlar hâlâ varlar... Kış ayları gelince mutlaka bir köşebaşında onları görürsünüz...

Ya sinema ve tiyatro önlerini, ya otobüs duraklarının yanlarını ya da büyük meydanların en güzel ve sota yerlerini mekan olarak belirlemişlerdir...

Orada arabalarının üzerinde pişirdikleri kestane kebabın kokusu burnunuzun direğini sızlatır, dayanamazsınız, gider nefsinizi köreltmek için en az 50 gr - 100 gr. kestane alırsınız...

Verdiğiniz paraya değer mi? O an için değer elbet...

Ancak verdiğiniz parayı kiloya vurduğunuzda ise zararlı çıktığınızı yedikten sonra anlarsınız...

Örneğin şu an pazarlarda kilosu 6 YTL'ye satılan kestanenin fiyatı tezgaha gelince birden bire 30 YTL'ye çıkar... Yani tam 5 kat fazla paraya ...

İnanmayacaksınız ama, bugünlerde ise sokaklarda satılan kestanenin 100 gramı 3 YTL'ye... Kilosunun ederi ise 30 YTL... Fena para değil, iyi para yani...

Neyse geçenlerde Eminönü'nden alışveriş dönüşü karşımıza kestaneci çıktı....

Hanıma mızmızlandım. "Hanım, alalım şurdan 100 gram kestane, bak mis gibi kokuyor!.."

Hanım ise bu sefer bana cazladı...

"Tut şu pis boğazını... Ne gereği var, ben pazardan aldım. Hem baksana 100 gramı 3 YTL'ymiş... Şunun şurasında eve gitmeye az kaldı... Ben sana evde pişiririm..."

Neyse emir büyük yerden gelince elimiz mahkum dinledik...

Eve gelince de kalorifer üzerinde pişirecek halimiz yok ya, teflon tavaya attık kestanelerimizi ve bir güzelce afiyetle yedik...

Bu arada kestane konusunda araştırma da koyalım yazımızın içine iyi gider mideye indirirken değil mi?...

Efendim kestanenin en lezzetli türü ülkemizde yetişirmiş... Kestanenin içinde potasyum, fosfor, magnezyum, kalsiyum, demir ve sodyum mineralleri ile C, B1 ve B2 vitaminleri varmış... Kestane kış aylarının kötü şartlarına, fiziksel ve zihinsel yorgunluklara oldukça iyi geliyormuş.. Ayrıca kestane; Kandaki yüksek kolesterolü düşürür, kan şekeri düzeyini kontrol altında tutar, kansere karşı koruyucu olduğu düşünülüyormuş...

Durun daha bitmedi; Kalp ve kas sistemini uyarıp organizmanın su dengesini düzenleyip, kan dolaşımını hızlandırdığı için de varis ve basurların gelişimini önlermiş.

Ama benim aklım ise, o kestanecinin sattığı kocaman kocaman kestanelerde kalmadı değil hani...

Haksız mıyım yani? Baksanıza şu yukarıdaki derya kuzularına ya... Yenmez mi bunlar ağabeycim... Yenmez mi?..

Ertan Yurderi

 
Toplam blog
: 111
: 1140
Kayıt tarihi
: 15.10.07
 
 

Kocaeli doğumlu. Yüksek tirajlı gazetelerin bilgi işlem ve yazı işleri bölümlerinde çalıştıktan s..