Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Kılıçdaroğlu'na yönelen bir entrikanın bir başka pencereden hikayesi

Kılıçdaroğlu'na yönelen bir entrikanın bir başka pencereden hikayesi
 

Bu örnek CHP nin ciddi bir kurumsal iletişim ve takım çalışması sorunu olduğunu gösteriyor.


Bu entrikaya bir de iletişim açısından bakmayı denemek lazım. Seçim günü, gün boyu Kılıçdaroğlu'nun oy kullanamayacağını bilen medya (nereden biliyorsa) onun peşinde koştu. Amaç bunu daha seçim devam ederken herkese duyurmak, seçimi etkilemekti, yani akşam oy kullanma bittiğinde anlaşılmadı durum.

Bu o günün ürünü değil, uzun süre öncesinden komplo ve boşa düşürme ustalarınca oya gibi işlenen bir stratejiydi. Günlerce öncesinden karakol harekete geçirilmiş zaten orda oturmadığı bilinen Kılıçdaroğlu'nun kaydı fiilen silinmişti. (Bu uygulama bu titizlikte bir tane daha yapılmamıştır, sadece Kağıthane semtinde bu işle görevli karakolun yılmaz! kararlılığının eseridir, ayrıca aferin :)))


Amaç her alanda yükselen yeni kimlik Kılıçdaroğlu nu toplumda oy bile kullanamaz duruma düşürmekti. Elbette bu sonuç ve olanlar bu durumu kontrol etmeyenlerin, etme becerisinde olmayanların kabahatini ortadan kaldırmıyor, tersine liderliğe aday kişinin entrika ustası bir siyasi ekipçe nasıl açığa düşülebileceğinin örneğini veriyor. (yenileri için pucu ve uyanık kalmak gereği)

Kurumsal İletişim fakiri CHP, artistlikten bozma il başkanı, tembel üyeler, kocasının oy kullanma işini takip etmeyen bir eş ve diğer koşullarla birleşince ortaya bu sonuç çıktı doğal olarak.

Bu örnek CHP nin ciddi bir kurumsal iletişim ve takım çalışması sorunu olduğunu gösteriyor, bu ne zaman yoktu ki? Lideri 70 küsür il dolaştırıp ülkeyi gezdirirken onun arkasını toplayacak bir takım yerine yenilginin bildirgesi üzerinde çalışan bir politbüro olursa en yetenekli liderlik bile entrika karşısında bu pozisyona düşebilir.

Halkın nabzını tutmaya en yakın kimlik tipinin daha seçim gününde başlayarak otomatiğe basılmış şekilde yaygınlaştırılan (başka bir çok örnekteki cemaat mail ve iletişim bombardımanı) küçük düşürme çabasına ortak olmuş üstüne atlamış herkes bu entrikanın yaygınlaşmasına alet edilmiş anlamına geliyor.

Bu da aslında bu CHP yi destekleyenlerin bile çimentosunun ne kadar zayıf olduğunu, birbirini yemeye ne kadar müsait olduğunu da gösteriyor. (Kendini saydığım tarafta hissetmeyenler zaten yapması gerekeni yapıyor, buna şüphe yok)

son bir şey.

Ben üç yıl önce ayrıldığım ve sandık kaydımın hala orada durduğu adres üzerinden oy kullandım. Hiç bir polis adresime gelerek orada oturmadığımı tutanak tutup kaydımı sildirmedi. (Bu bölge karakolunu işini yapmadığı için suçlu duruma düşürür mü?)

Kağıthane polisinin yaptığı işin bir merkezden düğmeye basmak ve özel bir uygulama olduğu çok açık. Bu uygulama sanki rutinmiş, uygulama herkese yapılıyormuş gibi görünse, anlatılsa da rutin değil, ince entrika işçiliği.

Bir ayrılık yaklaşımı olarak referandum,

bu referandum sonucu Beyaz Türkleri yenilgiye mi uğramıştır? Hayır. Neden yılgınlık eğilimleri ve bıkkınlık var? Takım oyununda görevini hakkıyla yapamayanlar yüzünden devamlı gol yeniyor, belki bu yüzden. Üreten, vergi ödeyen ve her gereği yerine getiren Beyaz Türkler kendisini yeterince, doğru ve dinamik temsil etmeyen siyasetin, partinin ve ortaya çıkan sonuçların sıkıntısını çekiyor.

Bugün üç bölge olarak tanımlanan sosyolojik ayrışmanın sonucunu sokağa doğrudan yansımasını beklememek lazım. Doğu, kendisini, duygusunu ve kaderini bu referandumla birlikte batıdan ayırdı. Halkı için bu güne kadar tek proje bile üretmeyen liderlik, ve kadrolar kan ve gözyaşının yanında şimdi halkını batıdan soyutlama ile karşı karşıya bıraktı.

Batıda yaşayan her hangi bir insan artık doğuyu, ora insanını, fakirliği ve bir çok şeyi içselleştirmek zorunda değil. Doktorlara muayenehane açmayı yasaklayan hükümet şimdi de doğuda görev yapmak istemeyen öğretmenleri zorla o bölgelere göndermemelidir.

Bu ayrı hissedişi cezalandırmak değil, batının sömürülen kimliğinin ve hakkının teslimdir. Batıda yaşayan her insan artık doğuya gitmek konusunda mecbur bırakılmamalıdır. Seçme hakkı tanınmalı ve gönderilemk istenenler belki sivil itaatsizlik göstermelidir.

Duyguların bu denli ve yıllarca sömürülmesine elbette hayır. Ben de kişisel olarak enerjim ve yaklaşımım içerisinde artık doğu ve oradaki yaşamla ilgili her hangi bir şey yok. Oraya giden vergilerden kesilmiş her kuruşu da gereksiz ve aptalca buluyorum.

Bölgeye yapılan yardımla geçinen büyük bir topluluk, kan ve gözyaşı ile beslenen örgüt ve parti benim kişisel kapsama alnıma girmiyor artık. Düşüncemin sorulduğu yerlerde anlatacağım şey budur. Enerjim batı ve bu bölgenin güzel insanları için.

herkes davranışının neden olacağı şeyler konusunda açıkça aydınlatılmalı ve uyarılmalıdır.

Benim oluşan duygum bu. Her seferinde yumruk yediğim bir adam her kezinde gelip te "ya bi sor ama ben yumruğu neden atıyorum, ne dertlerim var biliyor musun?" demesi hakkaniyet değil.

Ne kaybedeceklerini bilirlerse belki biraz hoyratlıklarına ve yaklaşımlarına çeki düzen verebilirler. Birlik bütünlük için bu ağız kokusunu, ateşi ihaneti çekmeye değer mi? Soru budur. Bir de ne tür bir birlik bu? Değirmenin suyu hep batıdan, toplanan vergilerden akıyor. Para batıdan isyan ve ihanet onlardan mı yani?

Atatürk, meclisi oluştururken başka her şeyi yapabileceği halde toplumun her kesiminden temsilcilerini bir araya getirdi.

Bunların içinde şeriata ve saltanata inananlar da vardı. Atatürk, görüşlerine karşı çıksa da onları temsil ettikleri toplumun bir parçası olarak hep meşruiyetin içinde tuttu. O öyle giyiniyor, bu böyle düşünüyor, öbürü padişahliğa inanıyor demedi, onları itmedi kakmadı.

Kurucu ne zaman öldü. Asker ve sivil bürokrasi devrim ve cumhuriyetin halkla bağlarını kopardı. Gidip onlarla ilerlemek yerine talimatla, bildiriyle ve yönetmeliklerle modernleşme gerçekleştirmeye çalıştı.

Bu tip girişimler darbelere kadar ulaştı. BU durum geniş halk kitlelerinin cumhuriyetten soğumalarına ve karşı devrimi benimsemelerine yol açtı.

Bu insanları suçlamak yerine yakın tarih uygulamaalrını ve hoyratlıkları incelemek ve Atatürk'ün cumhuriyeti kurarken yaptıkları ile kıyaslamak lazım. Aradaki farkı, iletişim yaklaşımındaki büyük boşluğu göreceksiniz.

Yeni dönem, nasıl giyinirse giyinsin, ne düşünürse düşünsün insanlarımız, halk melşruiyet içinde kendisini özgürce ifade edebilecek midir? Soru ve durum budur...

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..