- Kategori
- Şiir
kim gider...

Sulu boya bir tablonun,
Sıra selvili yollarında,
Sütlü kahve toprağa,
Nisan yağmurları düşmüş,
Köpük köpük belli... yapraklar ıslak...
Allı pullu,
Ve ebemkuşağı rengi püsküllü,
Üstü açık bir fayton;
Havada şaklayan kırbaç,
Burnundan soluyan atlar aç...
Gelir işte yalnızlığın ayak sesleri...
Ama gitmez,
Geldiği yoldan geri.
Bende kalır bir ben,
Benden devasa soluklarla çalar ömümü...
Görünürde han olaydı,
Ve dolaydı duvar dipleri,
Kirli döşeklerde üryan yalnızlıkla.
Kimse sezmezdi halimden,
Kendi yoksunluğunda...
İsli lambalar,
Ortada kendini ısıtmaktan aciz, har...
Zaman dar.
Duvarlar...
Tarifsiz sözlerin gözleri.
Kocaman kirli camında,
Resmeder loş ışıklarıyla,
Her bir çeşit gölgeyi.
Kimse istemez gün doğsun.
Yürek mi dayanır bu sancıya,
Soluklar emanet sadece,
Yüzü hiç gülmez hancıya.
''Saydım tastamam ben kadar,
Gökteki yıldızlar.
Gündüzün türabını çekip yüzlerine,
Geceleri ağlarlar.'' dedi.
Canhıraş bir hırıltıyla köşeden.
Solmuş menekşe rengi gözlerinde hülya,
Tüketmiş ruhu revanı beden...
Vav...
En son kendi gider insanın kendinden,
Kalır suküt bir başına.
Vav...