Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '08

 
Kategori
Blog
 

Kimi arıyorum?

Kimi arıyorum?
 

Şimdi bulurum


İnsan, yaşamı boyunca kendi sorularının yanıtlarını arar; yılmaz, tüm zorlukları aşar, çabalar durur. Yıllar döner, yaşam sayacı durmadan artar ve her artış doğum günü pastasına birer mum olarak eklenir. Gün gelir mumların sayısı pastaya sığmaz olur. Ne aradım ne buldum kuşkusu insanın içinde dolanır durur. Aslında aradığımız yanıt, kendi şifrelerimizin çözümleridir. Çözmek için ipuçlarını tararız, uygun terimleri yerli yerine koyarız.

Gün içerisinde telefonun "ara" tuşuna kaç defa basarsınız? Aradığınız o kişi, size sesiniz kadar yakındır, ne mutlu size!

Klavyenin başında metin yazarken " Bul" komutunu kullanırsınız. Aradığınız kelimeyi rahatlıkla bulursunuz. Yanıtı aramak ancak o sözcüğü yazmak kadar zahmetilidir. Ne kolaydır bu böyle!

Bilgiye susamış, öğrenime acıkmış bir kişisiniz; aradığınız kelimeyi gogulda yazarsınız. Karşısınıza sayfalar dolusu yazı dökülür, okunmayı bekler. Ne kadar şanşlısınız!

Yanıt, onu arayan kişiyi sabırsızca bekler; kişi ise onu kesin bulur. Bu, derenin denize kavuşması gibi kaçınılmaz olandır; daima. ( Dereleri kurutmazsak ?)

Şimdi; bu yazıyla, benim sorum sizin yanıtınız olmuştur: Koltuğunuzda rahat edin, sırtınıza bir yastık koyun, çayınızı yudumlayın. Derin nefes alın. Yanıtınız sizinledir. Biliyorum; onu sabırsızlıkla açıklayacaksınız.

Söyleyin dostlar, ben kimi arıyorum?

O kişinin milliyet blogtaki ilk yazısı, yazı yazarken kullanılan bir araç ile ilgilidir. Bu konuyu ilk yazı nedeniyle mi seçmiş bilmiyorum. Bence anlamlı olmuştur. Yazısında bahsettiği o araç, klavyeyi sürekli kullanmam nedeniyle uzun zaman önce terk ettiğim ve zorunlu olmadıkca hiç kullanmadığım kara uçlu bir araçtır. Onu kullanırsam yazılarım karışık bulamaç harflerle oluşur. Yazdıklarımı okuyamayabilirim. Bu nedenle yazı yazarken o aracı değil klavyeyi kullanırım. Aradığım kişi ise bunun tam tersi bir özlemi belirtmiştir.

Yazılarımdan birine yaptığı bir yorumda bana bir anısını anlatmıştır:

<ı>“Jean Jacque Rousseau ! Pahalı, parlak kuşe kağıda basılı bir kitaptı benimki. Yatılı öğrenciydim. Toplum polisi dolaplarımızı aradı ve benim bu kitabıma el koydu. Gerekçesi de şu: "RUS" demekmiş efendim Rousseau. Fransız falan diye maval anlatmamalıymışım, kısa keseymişim !”

Anı; komik mi, trajik mi? Yanıt olarak karikatür gibi bir anınız var diye yazdım kendisine.

“Güneş batar mı?”

Batmaz demeyin. İnsanoğlu güneşin üstünde az mı tepinmiştir? Yaşam bir satranç gibidir. Aradığım kişi, Stefan Zweig'den söz ettiği bir yazısında Zweig'in bir deyişini bizlere aktarır.

<ı>

<ı>“Her gölge, eninde sonunda ışığın çocuğudur. Aydınlıkla karanlığı, savaşla barışı, yükselişle alçalışı yakından tanımış olan kişi, hayatı gerçekten yaşamış sayılır.”

Ve aynı yazısında eklemiştir:

<ı>“Sözün olmadığı yerde yaşamın da anlamı yoktur.”

Ne yazık ki güneşi batıranlar vardır!

Ahlak üretimi üzerinde fikirlerini görüyoruz. Ahlak üretme çiflikleri olur mu demeyin. Bu yazı onun eleştirisel bir yazıdır. O yazıda Ömer Alpdoğan "ahlak insanın doğası” başlığı ile yorum yazmıştır. Yücel evren “ne güzel aydınlık yazısı” diyerek övgü belirtmiştir. Cafer Dermirtaş yüreğim med-cezir gibi inip çıkarak okudum. Ben dayanamadım gözlerimi kapatım ve yanaklarımdan yaşlar özgürce aksın diye....” yazarak duygularını derinden açığa vurmuştur. Ayrıntıda gezinmek bu yazıyı kendi sayfasında önerilerine almıştır. Aradığım kişi ise o yazısının son paragrafında şu cümleri yazmıştır:

<ı>“Ufukta bir gemi.. Çok uzaklara gidiyor gibi.. Belki de çok uzaklardan dönüyor... Tam seçemesem de ufukta bir gemi olduğunu görebiliyorum.”

Merak etmeyin. Uzaktaki gemiler elbet ulaşacaktır bu kıyılara!

Düdüklü tencerenin söz edildiği bir yazısını görüyoruz. Ancak benim bir zamanlar milliyet blogla tanışmamı sağlayan ve ayrıca yorum da yazdığım aygoz/ata’nın “düdüklü tencerenin kapağı” yazısı değildir bu yazı. Aradığım kişinin yazısı bir çeviridir ve o çeviriden alınmış bir öykü ile yazılmıştır. Düdüklü tencere diye arattığınızda, sonuç sayfalarında yanıtını beklediğim kişinin yazısı çıkmıyor. 2. sayfada düdüklü tencerenin kapağı yazısı çıkıyor. Böylece, ilk gördüğüm blogtan bu vesile ile söz etmiş olayım.

Aradığım kişi yıllarca öğretmenlik yapmıştır. Fransızca biliyor. Kültür-Sanat kategorisinde yazıyor. İlgi alanları: “İnsan yazıp çiziyorsa her şey ilgi alanı içerisindedir. “ Bunu ben yazmadım. O yazmış. Ayrıca çocukları ve hayvanları sevdiğini söylüyor.

Bilirim, hayvanları sevebilen insanları da sever!

Yaptığı işi yazarsam yanıtı neredeyse söylemiş olurum. Biraz önce Fransızca biliyor diye yazdım. Sonuçta bu da bir ipucudur.

Yağmurlu hava güzeldir. Galerisinde bununla ilgili güzel fotoğraflar görebilirsiniz. “Ayrıca hazan mevsimi de güzeldir” demiştir kendisi.

Matilla’nın yazısına bir yazı yazmıştır. Somut, objektif ve bilimsel ahlak, üstelik evrensel bir ahlak için, akla en yatkın çözümleri sıralamıştır. Şöyle yazmıştır:

<ı>“....

<ı>1) Parayı yeryüzünden kaldırmak

<ı>2) Sınırları kaldırmak

<ı>3) Din olgusunu kaldırmak

<ı>

<ı>Ve bu çözümlerin analizine bir göz atıyorum. Dünyadaki bütün savaşlar son bulmuş. Ortalık süt liman....”

Ütopya mı? Hakan Şahin evrensel ahlaka inanıyor. Bu yazıya müthiş yorumlar gelmiştir. Son yorum Ezgi Umut’a aittir. Diğer yorumları dilerseniz yazısında okuyabilirsiniz. Tabi yazıyı bulup, tamamını okuduktan sonra!

Çayın acısını sever misiniz?

Bu bir kitabın adıdır ve yakında okuyacağım kitaplardan biridir. Bu kitap, Ülkü Öztürk’ün çevirisiyle yayımlanmıştır. Aradığımız kişi bununla ilgili bir yazı yazmıştır. Yazı ayrıca editörün önerilerine alınmıştır.

Bu kadar ipucu yeter de, artar (mı?) Aradığım kişinin yazılarından anahtar kelimeleri bolca verdim. Kolayca arama yapabilirsiniz. Arama yapmadan bulursanız daha iyi olabilir. (Siz bilirsiniz, arayan bulur)

43. ebe kim olacak?

Ebeyi belirlemek için, yanıt veren kişi sayısının ortasını bulacağım. O kişi dilerse ebe olacak. Olmazsa bir üstündeki, o da olmazsa bir altındaki kişi ebe olacak. Ortası tekse bir üstte tamamlacak. O kişi ebe olmayı kabul etmezse bir alta tamamlanacak. (Off der gibisiniz )

Karışık yazmış olabilirim. Örneğin bulmacayı 1528 kişi bilmiş olsun.

1528:2= 764.

764. kişi ebe olacak. Kabul etmezse 765. kişi olacak. O da istemezse 763. kişi olacak. : )

Diyelim 6851 kişi bildi. (Merak etme, o kadar kişi okur bu yazıyı.)

6851:2= 342.5.

343. kişi ebe olacak. İstemezse 344. kişi ebe olacak. O da kabul etmezse bir çözüm buluruz elbet. (Kesin okurlar)

Her kolaylığa rağmen 1 kişi bildi (oldu ya sadece 1 kişi okudu). Eee mecburen ebe o olacak.

Yanıtı ne zaman açıklarım ?

14.Ekim.2008 tarihinde akşam saatlerinde yanıtı açıklayacağım. (Tüm basın davetlidir.)


Saygılar ve sevgiler benden size! (Okurlar merak etme)


Not: Parantez içinde yazdığın notları silmeyi unutma... (Tamam)

Bilmece 14. Ekim'de sonuçlanmıştır:

Bilmeceminiz yanıtı : Sayın Zelinartug (Ülkü Öztürk)'tür.
http://blog.milliyet.com.tr/Blogger.aspx?UyeNo=1429249


Buna göre 215 okunma sayısına göre 20 yorum gelmiştir. Yanıtı bilip de yorum yazanların sayısı 11'dir. Sayın Ezgi Umut, Sayın Kenanca, Sayın Yücel Evren yanıtı bilip de açıklamak yerine ipucu vermek suretiyle bilmeceye katkı sağlamışlar. Sayın Alev Mesiel bilmeceyi başlatan ilk yazar olarak görüşlerini bildirmiştir. Yorum yazarak doğru yanıtı gönderen yazarlarımız sırasıyla şunlardır:

1- ROSEMOON
2- Ayrıntıda gezinmek
3- Mine&Sevinçoğlu
4- Dilek Ç.
5- tijhal
6- yekruseha
7- yolun*diğer* yarısı
8- Novelist
9- Demet
10- Nilgün Akad
11-EndoplazmikbirKulum

Son not: Yanıtı ben biliyordum ama sana söylemedim. (laf mı şimdi)


Buna göre 43 . ebe 11/2=5.5'tan 6.kişi, sayın yekruseha'dır. Mesajla durumu kendisine bildirdim. Kendisi ebeliği kabul etmiştir. Tebrik ediyorum...


Yazıma katkı sağlayan, yorumlayan, yanıtı bildiren ve tabi ki okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum.

En son not: Beni de tebrik et. (Artık sussan diyorum)

 
Toplam blog
: 136
: 1494
Kayıt tarihi
: 16.02.07
 
 

Yaşam ışığını 1968 yılında Bafra’da gördü. İnşaat Mühendisi ve aynı sektörde yazılım geliştiren bir ..