Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '11

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Kimim ben?

Kimim ben?
 

Bir önceki yazımda SIRADANdım. Ama hiç sıradan olmayan bir hayatı yaşamak zorunda bırakılan. Kendi tercihlerini yaşamayıp başkalarının tercihleri yüzünden sürekli hata yapmaya mecbur bırakılan bir SIRADANım... 

Bebekliğim, çocukluğum herkes gibi sıcak bir aile ortamında az Almanya'da geri kalanı Türkiye'de olmak üzere geçti. Günler günleri kovaladı Üsküdar'daki evimizin penceresinde. Arkadaşsız büyüdüm. Ablamın arkadaşlarıyla oynadığı, her türlü sokak oyunlarını izlemekti en büyük zevkim. İçime kapanıktım, fazla konuşmazdım. Oyuncakları da pek sevmezdim. Sosyal faaliyetlere gelince anneme sorarsanız maymun iştahlının tekiydim. Hiçbir şeyden memnun olmayan, sabit duramayan, odaklanamayan ve başaramayan. Okul hayatımda da çok parlak değildim. Notlar sadece karnede yüz görümlüğü takılsın diye alınıyordu( o zamanlar teşekkür taktir belgeli karneye para iliştirilirdi). Devlet okullarında okudum hep. Ablam başarılı bir öğrenciydi. Her ne kadar bana örnek gösterilse de hiç imrenmezdim onun başarısına, takdir de etmezdim. Bir yanlışlık vardı bende. Kendimde, en içimde. Liseye başlamıştım. Tatsızlaşan zamanlar da beraberinde geldi. Sürekli aile içi çatışmalar yaratıyordum. Hep bir huzursuzluk, hep bir mutsuzluk.. Belki de şimdilerin modası emo denilen türlerdendim bir nevi. Yırtık çoraplar giymesem de, saçlarımı asimetrik kesimlerle şekillendirip tonlarca sprey ve jöleye bulamasam da, ayna karşısına geçip cep telefonuyla öpücük resmi çekmesem de, duygusal olarak, ruhsal olarak bir "emo" gibiydim. Vurdumduymazlık, tatminsizlik hatsafhadaydı. Bu durumum aileme de sıkıntı yaratmaya başlamıştı. Çünkü hep tek suçlu vardı "annem". Neden bilinmez her olayı ona döndürmeyi başarır karşılıklı atışmalar, tartışmalara, hatta büyük kavgalara dönerdi. Sonra annemin bayılması benim ağlamam zırlamamla son bulurdu. Ailem başa çıkamayacaklarını anladığında o psikolog senin bu ruh sağlığı hastanesi benim kapı kapı dolaşmaya ve dolaştırmaya başladılar. Düzenli olarak özel bir klinikte seanslara terapilere başladım. Testler ölçümler.. İlk yafta yapıştırıldı "ASOSYAL KİŞİLİK". Ardından bir şok daha yapılan zeka tesleri sonucunda normalin çok üzerinde bir zekaya sahip olduğum anlaşıldı. İyi bir yönlendirme yapılmadığı için farklı yerlere kullanamya alışmışım zekamı. Faydalı işlere değil yani anlayacağınız. Bir çok mutsuzluğum bu iki yaftaya iliştirildi ve seanslar devam etti. Sanki düzelmiştim biraz daha iyi hissediyordum kendimi. Ama her güneş yeniden doğduğunda bunun bir kandırmaca olduğunu farkettim. Sadece kendimi kandırıyor, etrafımdakilere yalancı gülümsemelerle benim iyi olduğuma dair ikna etmeye çalışıyordum sanki. Ama bunu yapan da ben değildim. Ben hala mutsuz, huzursuz, kuşkucu kişiydim. Peki bu dışarıya gülümseyen kişi kimdi? O kadar mutlu görünüyordu ki, o kadar neşeli. Annesinin akrabaları eve misafirliğe geldiğin de kendini odaya kapatan küçük kız gitmiş, ağırbaşlı, hoş sohbet, güler yüzlü başka bir kız gelmişti. Ailenin favorisi olmuştu hatta. Maşallahlar inşallahlar uçardı tepesinde sürekli. Ve yüzümde bir gülümseme. Kimsenin anlamadığı, hissetmediği yalan bir gülümseme. Onunla ilk tanıştığım zamanlardı. İki tane vardı benden biri gülmeyen biri gülen. Ben bile ayırt edemiyordum bazen... 

.-Devamı gelecek 

 
Toplam blog
: 11
: 429
Kayıt tarihi
: 18.04.11
 
 

31 yaşında önce kendini kaybetmiş, bulduğunda ise geç kalınmışlık hissi ile darmadağınık olmuş bir a..