- Kategori
- Siyaset
Kimin seçtiklerine oy veriyoruz

Ben Türkiye’de siyaset yapmış ve girdiği her seçimi kaybetmiş biriyim. Siyasete girmemin sebebi öncelikle yönetmeyi sevmemden kaynaklanıyor, diğer sebebi ise ciddi bir şekilde ülkeme katkı sağlamak , ülkemden aldıklarımı daha verimli bir şekilde ülkem için kullanmaktı. Siyasetin ne olduğunu , ne kadar saf olduğumu öğrendiğimde iki parti değiştirmiş, ve dört seçim kaybetmiştim. Türkiye’de fiili siyaset kaç kişi tarafından yapılıyor dersiniz? Ben Ankara için tahminimi söyleyeyim ANAP DYP, AKP, MHP benzeri partilerin delegeleri, çalışanları sağdan sayın 5000, soldan sayın 5000 çıkar ve bu 5000 kişi bu dört partide dolaşır durur. Yani Ankara’nın kaderi bu 5000 kişinin elindedir. Bu rakamı Türkiye’ye teşmil edersek 400.000 kişi 70.000.000 insanın kaderini tayin eder. Solu da katarsanız, 500.000 kişi olur.
Partilere girip çıkan, il ve ilçe teşkilatlarında çalışanların profiline bakacak olursak ne görürüz? Ben hem sağ hem de sol partilerin değişik yörelerde, şehirlerde, beldelerde teşkilatlarına ziyaret yapıp kimlerin partilere girip çıktığını gözlemlemeye çalıştım. ANAP ve DYP için ise bizzat içinde yaşadım. Partilerin il, ilçe, belde teşkilat binalarının sabit ziyaretçileri vardır, bunlar sabah on gibi, en geç oniki gibi binaya gelir, akşam yedi veya sekize kadar orada otururlar. Bunlar kadınlı erkekli gruplardır. Kocaları işsiz kadınlar, evde işi yapmayan kadınlar, işsiz erkeklerden oluşan bu grup, partiye gelen yemekleri yerler, sürekli çay içerler. Amaçları kocalarına veya kendilerine iş bulmak gibi görünse de, aslında bulunan işe gitmeyi pek istemezler. Öncelikle özel sektörde çalışmayı istemezler. Devlette iş bulup aybaşlarında maaş almak için işe gideler. Parasız görünürler ama giyimleri kuşamları yerindedir.
Partilerin delegeleri vardır, ilçe delegesi, il delegesi ve büyük kongre delegesi delegeliğin ilerleyen kademeleridir. Demokrasi, demokrasi diye feryat eden parti teşkilatları, delege seçiminde demokrat davranmazlar. Bir gün size bir telefon gelir, veya bir direktif verilir, “seni delege yaptım” diyen bir desteğin olur. Ben en fazla il delegesi yapıldım, bir üste çıkamadım. Yani delege seçimleri palavradır. Bu palavrayı herkes bilir. Delege ağalığı bu nedenle önemlidir. Mesela ANAP’ta iken Keçiören’in delege ağası , ki adını burada zikretmeyeceğim, çünkü şu anda Ankara belediyesinde çok önemli bir görevde, ilkokul mezunu birisi idi. Bu adam bakan ve müsteşar odalarına tekme vurarak girerdi. Bu tür insanlar büyük kongre delegesi olarak partinin en üst yönetimini seçerlerdi, parti de milletvekillerini aday gösterirdi. Yani Türkiye’nin kaderi işi gücü olmayan, olsa da görgü, tahsil ve terbiyesi yeterli olmayan insanların elindedir. Bu sağda da böyledir, solda da.
Partilerin “taban” dedikleri toplamı 500.000 kişiyi aşmayan bu insan topluluğudur. Ve bunların çoğu ideal, fikir ve görgüden yoksundur. Bunlardan birini Antalya olaylarında silahla ateş ederken görüntülediler.
Bu insanlar parti parti gezerler, ANAP iktidardayken ANAP’LI , AKP iktidardayken AKP li olurlar. Benim ANAP’ta gördüğüm insanların tamamına yakını AKP ‘ye transfer oldu, bu insanları şimdi AKP binalarında görebilirsiniz.
İşsiz güçsüz, bir yeteneği olmayan insanlar topluluğu parti binalarını ele geçirmişlerdi, ve buralara, düşüncesi, işi gücü ve fikri olan insanlar giremezler, girseler de bir yer elde edemezler.
Partilerin çilekeşleri ise il, ilçe ve belde başkanlarıdır, günlük harcamalar neredeyse bunların cebinden çıkar. Aslında parti iktidara gelirse bu harcamaların geri dönmesi ve kara geçme ihtimali yüksektir. Ama parti seçimi kazanamazsa yandınız. Gazetelerde iş arayanların AKP il başkanına müracaat etmeleri gerektiği ile ilgili haberleri görmüşsünüzüdür. Bu sadec AKP ye özgü değildir tüm partiler bunu yaptılar, ANAP ve DYP de çalışırken insanların işe alınmak için il, ilçe başkanlarına müracaat ettiklerine çok tanık olmuşumdur. Bu bir güçtür, insanı işe sokabilmek, ve sende bu gücün olduğunu hisseden insanların sana bakışları insana garip duygular verir.
Görüneni, yaşananı anlattım. Siyasetin kimlerin elinde olduğunu izah etmeye çalıştım, bize seçin diye sundukları insanların kimler tarafından seçildiğini anlatmaya çalıştım.
Seçmek ve oy vermek ayrı iki kavram, başkalarının seçtiklerine biz oy veriyoruz, o nedenle birileri çıkıp “ayak takımının seçtikleri” derse, bu oy verdikleri anlamına gelmez.