Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '18

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kınadıklarımızı Yaşamadan Ölmeyeceğiz.

Kınadıklarımızı Yaşamadan Ölmeyeceğiz.
 

Nazan Şara Şatana-kınamakla ilgili sözler


Bize çocukluğumuzdan itibaren öğretilen güzellikten biri de KINAMAYIN olmuştu.

Kınamak: Yapılan bir işin, bulunulan bir davranışın, söylenen bir sözün yersiz, uygunsuz, çirkin, kötü görüldüğünü bildirir biçimde söz söylemek.

Kınamanın anlatımı böyle. Aslında içinde neler barındırıyor, iyice bir okusak, derince bir anlamaya çalışsak…

Hz. Peygamber (s.a.s) "Din kardeşini, bir suçundan dolayı ayıplayan kimse, o suçu kendisi de işlemedikçe ölmez" (Tirmizî, Kıyamet, 53)

Kınamanın yakın arkadaşı da ayıplamaktır.
İnsanları kusurları ile sevmek gerekir, eksiklikleri, bilemedikleri, anlamadıkları için ayıplayarak değil elbette.

Aslında bilir kişiler diyorlar ki, kınayan insan kibirli insandır. Doğru olabilir. Öyle ya neyi kınıyorsun veya neyi ayıplıyorsun. Halk dili ile şöyle diyebiliriz.

“Sana mı kalmış?”
Basit oldu ise şöyle de söyleyebiliriz.
“Sen önce kendine bak”
Bu da anlaşılmıyorsa bunları düşünebiliriz.
Birine ille hakaret etmek gerekmiyor, şiddet göstermek asla uygun değil, karşısına geçip bağırıp çağırmak münasip olmaz. Bunlara karşıyız öyle değil mi? Biliyor muyuz ki, kınamak, ayıplamak en az onlar kadar sakıncalı, kirli, şık değil, güzel hiç değil ve dahi ahlaka uygun değil…

Hz. Peygamber (asm),
“Ey diliyle Müslüman olup da kalbine iman nüfuz etmemiş olan(münafık)lar! Müslümanlara eza vermeyin, onları kınamayın, kusurlarını araştırmayın. Zira, kim Müslüman kardeşinin kusurunu araştırırsa, Allah da kendisinin kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurunu araştırırsa, onu, evinin içinde (insanlardan gizli) bile olsa rüsvay eder." (Tirmizî, Birr 85)

Bir alıntıyı aktarmak istiyorum.
Aynı hüküm zimmiler (İslam ülkesindeki gayr-i Müslimler) için de geçerlidir. "Kim bir zimmiye eziyet ederse ben onun davacısıyım. Ben kime (bu dünyada) davacı olursam, kıyamet gününde de davacı olurum." (Acluni, Keşfu'l-Hafa' II, 218)

Cenab-ı Hak, Kuran-ı Kerim’de kusur araştırmayı, sui zanda bulunmayı yasaklamıştır:
“Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin ardına da düşme. Çünkü kulak göz ve kalp bunların hepsi ondan mesuldür.” (İsra, 17/36)

"Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin (kusurunu arayıp) tecessüs etmeyin, kimse kimseyi gıybet etmesin. Hanginiz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır?.." (Hucurat, 49/12)

Bazıları yaptıkları şeyin sadece meraktan olduğunu düşünüyorlarmış.
Olacak iş mi bu. Merak ediyorsun, araştırıyorsun, öğreniyorsun. Sonrasında da ayıplıyor ve kınıyorsun. Bunu da birkaç kişiye söylüyorsun. Hatta kişinin kulağına gitmesini de içten içe istiyorsun.
Bu gerçekten güzel değil.

Peygamber Efendimiz:
"Birbirinizin özel ve mahrem hayatını araştırmayın" (Müslim, Birr ve Sıla, 30)

Bunun üzerine söylenecek söz mü olur.
Biz dinimizin gerektiğini yapsak zaten meseleyi halletmiş oluruz.

Kırmak yerine sevmek, ayıplamak yerine görmemek, duymamak, kötülüğe eşlik etmemek gerektiğine ikna olsak. Yine rahmetli annemin bir sözünü aktaracağım.
“Günahımız zaten çok, Allah affetsin. Başkalarının günahlarını niye alalım.”

Öyle ya yaptığımız bu çirkin eylemlerde onların günahlarını almıyor muyuz? Alıyoruz.

Bir alıntıyı daha aktarmak istiyorum. İzninizle:
“Kim ayıp ve kusur görür de insanlara anlatmayıp gizlerse sanki cahiliyette diri diri toprağa gömülmekte olan bir kızı hayata kavuşturmuş gibi sevap kazanmış olur.” (Ebu Davud, Edep 45)
İnsanların ayıplarını örtmek ahlaki bir fazilettir.

Çoğu zaman şöyle düşünmüşümdür.
Onu kınamadan önce kendi yaptıklarıma bakmalıyım. Ben yanlış yapmıyor muyum? Hatalarım yok mu? Başkasını kınayacak kadar dört dörtlük müyüm? Vicdanım rahatsız olmayacak mı? Söyleyeceklerim kim bilir kaç kişinin canını yakacak?

Peki ne için?

Kendi kusurlarımızı nasıl örtüyorsak, bence başkalarınınkini de görmemezlikten gelmeliyiz. Bırakmalıyız biz anladığımıza göre o da görecektir.
Hoş görmüyorsa da bu onun ayıbı, bize ne?


Nazan Şara Şatana
 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....