- Kategori
- Mizah
Kınalı Ahmet Hocaefendi!

Konuşuyoruz da bazı arkadaşlarla, benimle ilgili uçuk planları var!
“Ahmet Abi, sen var ya Abi, kendini boşuna heba ediyorsun ha!”
“Ne yapalım oğlum? Unumu eledim eleği duvara astım ben!”
“Hayatı astın Abi sen! Ne kendine faydan var, ne bize!”
“Ne yapayım oğlum sizin için? Benimle mi geldiniz askere?”
“Kafamızda ne planlar var bir bilsen! Tam planlarımıza uygun adamsın da, sende de heyecan yok!”
“Aklınızda kim bilir ne delilik var! Beni ellemeyin oğlum! Delilik zamanım geçti! Dedim ya unumuzu eledik!”
“Ulan, durmadan aynı şeyi söyleme! Bir dinle de ondan sonra karar ver! “
“Neymiş derdiniz? Anlatın bakalım!”
“Abi biliyorsun memlekette bir eksen kayması var!”
“Ne olmuş?”
“Bunu fırsata dönüştüreceğiz!”
“Büyük oynayacaksınız yani!”
“Büyük ama masrafsız Abi!”
“Eee?”
“Seni İzmir’e yerleştireceğiz!”
“Ne yapacağım İzmir’de lan? “
“Dinle bir, patlama hemen! Seni orada cemaat lideri Kınalı Ahmet Hocaefendi olarak tanıtacağız!”
“Ben yalandan ağlayamam oğlum!”
“Parmağına soğan aroması süreriz, gözünü ovuştururken ağlarsın korkma!”
“Niye kınalı?”
“Sarı sakal hocaefendiye gitmez! Bir de mavi göz! Şeytan gibi görünürsün! Sakallarına kına süreceğiz!”
“Dua da bilmem!”
“Dedenin Osmanlıca kitapları yok mu?”
“Var köyde!”
“Koyarsın rahlenin üzerine anlatırsın bir şeyler! Kim bilecek uyduruyorsun diye!”
” Niye İzmir?”
“ Orası önemli! Orada başlayanlar büyük adam oluyorlar! Bir de gavurlar ya, ne dersen eyvallah! Tanıdığın var değil mi İzmir’de?”
“On, on beş kişi var!”
“İyi! Onların da katkısı olacak bu işe! Müridin olacaklar! Nereden tanıyorsun onları?”
“Milliyet Blog’dan! Yazı yazıyorum ya orada!”
“Çok iyi bu işte! Bugünden tezi yok başla vaazlara! Bir iki ay hep vaaz ver! Alışsınlar sana!”
“Siz ne yapacaksınız?”
“Ortak şirket kuracağız! Gıda, giyim, sonra banka!”
“Ne diyorsunuz?”
“Korkma lan arkandayız!”
İzmirliler; geleyim mi yakında!