Kırk yıldır Ergene kara akar...

 

 

Ve onu aklamaya, temizlemeye hiçbir hükümetin, hiçbir Bakanın gücü yetmemiştir…

 

Onun çevresindeki kapitalistlerin, fabrika sahiplerinin güçleri öylesine büyüktür ki onların pisliğini hiçbir devlet düzeltemez.

 

Derim ki, Ergene düzeldiği zaman; tertemiz aktığı zaman Türkiye düzelme yoluna girmiştir…

 

Gidip bakın o güzelim Uzunköprü’ye… Onun altından Ergene artık son anlarına yaklaşmıştır; simsiyah; günah dolu; çeşitli fabrikaların artıklarıyla dolu; zavallı bir halde… Adeta kimseye görünmek istemez gibi o güzelim köprünün ayakları altından uzaklaşır gider.

 

Hiçbir nehrin rengi bu kadar kara değildir…

 

Hiçbir nehrin kaderi bu kadar kötü değildir…

 

Hen bir hükümet kurulduğunda ; Trakya’yı gezen milletvekili adaylarının ilk sözü : “Ergene’yi temizleyeceğiz..!” olur ama sonunda tümü de yenilip giderler. Hiç birinin sesleri, sözleri buradaki fabrika sahiplerinden daha yüksek çıkamaz.

 

Ergene garibandır. Yenilmiştir… Suları karadır… Kaderi karadır…

 

Tıpkı Anadolu ve Rumeli halkına verilmiş sözler gibi tutulmamıştır…

 

İstanbul Dükalığının sözü ve gücü bu fabrika ağalarına geçmez. Bu nehir ;  güzelim Ergene lekelenmiştir; karalanmıştır ve insanlığın bir kara suratı olarak akıp durmaktadır.

 

İşte size 16 saat önce verilen bir haber: 

 

“Ergene ölüm kusuyor.Trakya’nın can damarı Ergene Nehri’ndeki kirlilik sorunu bir türlü çözülmüyor. Nehir suyunda siyanür de var. Bölgede kanser de yaygın…” (cumhuriyet.24.3.16)

 

Hadi buyurun.. İki satırda bir nehirin kaderi. 

 

Güzelim Ergene,Türkiye'de Marmara Bölgesi'nin Karadeniz kıyılarındaki Yıldız Dağları'ndan doğar. Çok çatallı bir hâlde bulunur. Birçok kolu vardır. En sonunda Meriç Nehri ile birleşerek Ege Denizi'ne dökülür.  Nehir Çerközköy ile Çorlu’daki fabrikalar yüzünden kirletilmektedir. Özellikle taştığı zaman bütün Ergene Ovası kirlenmektedir. Bu kirlilikten Uzunköprü, Alpulu, Pehlivanköy, Sinanlı, Çorlu, Çerkezköy, Muratlı gibi nehir boyunca bulunan köyler, kasabalar etkilenmektedir.

 

Ergene köylüleri pirinç yetiştirirler… Fakat bu kirlilikte yetişen pirinç ürününü kim satın alır. Onun için köylüler pirinç ürününü sanki Gönen pirinci olarak pazarlarlar..  Ne yazık..!

 

“Trakya’nın can damarı Ergene Nehri’ndeki kirlilik sorunu bir türlü çözülmüyor. Nehrin debinini yüzde 75’ini sanayi ve evsel atıklar oluşturuyor. Siyanür ve ağır metallerin bulunduğu Ergene Nehri artık bir su kaynağı kabul edilmiyor. Bölgedeki 2500 fabrikanın ve belediyelerin evsel atıklarının Ergene Nehri’ne aktığına dikkat çeken TEMA Vakfı Gönüllüsü Hakan Dedeoğlu, resmi veriler açıklanmasa da Ergene’deki kirlilik nedeniyle Trakya’da yaklaşık 100 bin kişinin kanser tedavisi gördüğünü vurguladı. Ölümlerin 10’da 7’sinin kanserden kaynaklandığını ifade eden Dedeoğlu, “Artık sudan bahaneler istemiyoruz” dedi.

 

Şimdi de  Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’ndan güzel haberler var:

 

Eroğlu’na göre: Simsiyah akan Ergene Nehri’nin temizlenmesi için planlanan 13 arıtma tesisinden 10’nunun işletme, 3’nün inşaat halinde olduğunu, 2018 yılından itibaren sulamada kullanılacağını söyledi. Nehirdeki tuzluluk ve renk sorununu Marmara Denizi’ne yapılması planlanan deşarj kanalıyla çözeceklerini kaydeden Eroğlu, "Ergene nehrinde iki problem var. Tuzluluk ve renk problemi. Organik madde olmasa bile kirli gözüküyor. Marmara Denizi’nden 45-50 metre derinlikteki derin deşarjla tuz ve rengini arıttıktan sonra vermiş olacağız" dedi.(hürriyet.com/20.3.16)

 

Hadi bakalım göreceğiz. O güzelim nehir bakalım ne zaman güven içinde; tertemiz, insan elinden kurtularak piri pak akacak.

 

Ergene’nin kaderi bir bakıma Türkiye’deki öteki nehirlerin kaderini  de işaret ediyor.

Bizim geleneksel anlayışımıza göre akan su pis tutmaz… Nasıl tutmaz. Onu söyleyen Ergene Nehri’ni görmemiş demektir.

 

Bana göre Ergene kurtulduğu zaman biraz da Türkiye kurtulacak. Ama biz görebilecek miyiz, bilmiyorum!!