Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '08

 
Kategori
Yılbaşı
 

Kırkı karışanlar!..

Kırkı karışanlar!..
 

Melih ile Meliha, Antalya’nın en yüksek ilçesinin, en yüksek yerleşkelerinden birinde doğmuşlardı!

Melih’in babası Mustafa ile annesi Keriman, köyün en gariban ailelerinden biriydi…

Mustafa Efendi köyün keçilerine çobanlık yapar, babadan kalma birkaç dönümlük kıraç araziye Buğday, Arpa eker, ailesinin geçimini de bu şekilde sağlardı.

Maliha’nın babası Ahmet Efendi ise köyün ileri gelenlerinden olup, birkaç yüz keçisi, kıraçta olsa epey tarlası tokadı olan bir yarım köy ağası konumundaydı.

Melih ilkokulu bitirince başka okumadı ve o da babası gibi köyün keçilerini, özelliklede Meliha’nın babası Ahmet Efendinin keçilerine çobanlık yapmaya başladı.

Meliha babasının parasından dolayı olsa epey şımarık büyümüştü.

Oturdukları köy dağın başı da olsa, Meliha bazen saçlarını kabartıp, ayağına da bir etek giyip köyün içinde gezdiği de olurdu.

Melih ile Meliha'nın doğumları arasında birkaç gün vardı. Önce Melih doğmuş, birkaç gün sonrada Meliha doğmuştu. Köyde onlara kırkı karışanlar derlerdi.

Tıpkı Türk filmlerinde olduğu gibi Melih ve Meliha daha çocuklarında birbirlerine gönül vermişlerdi. Ancak, Meliha yarım köy ağasının kızı, Melih ise köy çobanının oğlu. Bir araya gelmeleri çok zor görünüyordu.

Melih ve Meliha biraz daha büyüyünce bunu daha açık ve net olarak gördüler. Kendi aralarında konuşurlarken, özenle bu durumu konuşmamaya gayret ederek, sadece birbirlerine olan sevgilerini dile getiriyorlardı.

Gel zaman git zaman, Melih ve Meliha büyüyerek, ergenlik çağını atlatıp, evlenme çağına doğru hızla yaklaştılar.

Melih’in önünde askerlik sorunu vardı.

Melih’in tem amacı, vatan borcu olan askerliğini biran önce yapıp, Meliha ile evlenmekti.

Melih, askerlik için çağrıyı dört gözle beklerken, bu bekleyişi uzun sürmedi. Askere alındı, acemiliğini Eğridir Dağ Komando Er Eğitim Tugayında yaptıktan sonra, Şırnak ili kırsalına sevk edildi.

Askerlik süresi 18 ay (O zaman öyleydi)olduğu için 15 ay Şırnak’ın kırsal kesiminde teröristlerle yer, yer çatışmalara girerek, bir seferinde de hafif olmak kaydıyla yaralanarak, askerlik hizmetini bitirdi.

Melih köyüne döndüğünde, Meliha’nın kendisini beklediğini görüp çok mutlu oldu.

Kısa bir süre sonra Melih’in babası Mustafa Efendi, Meliha’nın babası Ahmet Ağa’dan kızı Meliha’yı istedi.

Ahmet Ağa, şöyle ters, ters Mustafa Efendiye bakarak, Mustafa Efendi davul bile dengi dengine derler, senin Melih ile benim Meliha’yı bir arada düşünebiliyor musun? Bu ne cüret diye evinden kovdu.

Bunun üzerine Melih, babasının kırılan gurunu tamir etmek ve sevdiği Meliha’sına kavuşmak için Meliha’yı kaçırmaya karar verdi.

Melih ve Meliha 22 yaşında olduğu için, kanunen bir korkuları yoktu.

Melih ve Meliha aralarında konuşup, anlaşarak Antalya’daki bir yakınlarının yanına kaçarak gidip, orada evlenmeye karar verdiler.

Karlı bir kış günü çıktıkları hayat birlikteliği yoluna, büyük zorluklarla mücadele ederek, sıcak Antalya havasına ulaştılar.

Doğruca Melih’in uzaktan akrabası olan Sait Efendi’nin, Antalya’nın varoşlarındaki evine gittiler.

Sait Efendi hoşbeşten sonra, âşıkların kaçtığını anlayınca, Melih ve Meliha’yı evinden kovdu.

Gerekçe olarak da; Ahmet Efendiyi kendisine düşman edemeyeceğini gösterdi.

Melih ve Meliha o geceyi yol iz bilmedikleri için varoşun sokaklarında bir köşeye kıvrılarak geçirdiler. Melih, oradan buradan topladığı çalı çırpı ile bir ateş yakıp, Meliha’nın ısınmasını sağladı.

Melih’in cebinde askerde biriktirdiği bir miktar parası vardı. Meliha da babasından saklı, kendisine alınan altınları almıştı.

Ertesi gün ilk işleri mahallenin bakkalından ekmek, peynir ve zeytin alarak yemek oldu. Mahalle Bakkalı iyi bir insana benziyordu. Bakkal Murat Efendi’den yardım istediler. O da bir müşteri daha kazanmanın verdiği hırsla, bir çırpıda, bakkala yakın, içinde eşyaları da olan bir evi Melih ve Meliha’ya kiraladı. Evin anahtarı Bakkal Murat Efendide olduğu için bir sorun olmamıştı. Melih hemen evin iki aylık kirasını ödeyip, Bakkala birde iş sordu.

Bakkal Murat Efendi, Melih’e bir iyilik daha yaparak, mahallenin hemen yakınında inşaatı süren sitenin taşeronu Musa Efendiye hemen oracıktan bir telefon açtı. Melih’in işi de olmuştu. Şimdi sıra evlerine gidip dinlenmeye, sonra da nikâh işleri için nereye gideceğini bakkal Murat Efendiye sormaya gelmişti.

Bakkal Murat Efendi, Melih’in bir dediğini iki etmiyor, elinden gelen yardımı fazlası ile gösteriyordu. Bakkal Murat Efendi aynı zamanda, o mahallenin Muhtarlığını da yapıyordu. Her ne kadar insanlara yardım görevi içinde olmasa da, seçimlerde tekrar aday olmayı düşündüğü ve bakkal çalıştırdığı için, insanlara ister istemez yardım ediyordu.

Melih kısa sürede Meliha ile nikah yaparak evlendiler. Melih gece gündüz çalışıyor, Meliha da evinin işini yapıyordu. Tıpkı evlenmeden önce karar verdikleri gibi, haftada en az bir kere şehre inip, Tavuk Döner yiyip, sinemaya gidiyorlardı. Hatta Melaha Kuaföre bile gidip, saçlarına fön çektiriyordu. Bazen Meliha’nın eteğinin boyu kısada olsa, Melih ses çıkartmıyordu.

Tam hayal ettikleri gibi bir hayat sürüyorlardı.

Böylece aradan üç yıl kadar geçti. Melih çalıştığı taşeronun en gözde elemanlarından olmuş, artık işin başında o duruyor, inşaat işinde tuğla, harç çekmiyordu. Daha temiz giyiniyordu.

Melih ve Meliha oturdukları mahalleyi beğenmemeye başlamışlardı.

Melih yaptıkları ilk inşaatın oradan banka kredisi ile bir ev aldı. Evin içine eşyayı da taşeron Musa vermişti.

Bu arada Melih kendine küçük çaplı işler alıyordu. Böylece daha fazla para kazanıyordu. Melih’in işleri yavaş, yavaş büyüyordu.

Meliha evliliklerinin beşinci yılında ilk çocuğu Ahmet’i doğurdu. Altıncı yılında ise Mustafa gelmişti. Ahmet ve Mustafa yavaş, yavaş büyüyordu.

Melih’in işleri iyice açılmış, baya büyük bir taşeron olmuştu. Altına bir araba almıştı. Eve haftada bir temizlikçi geliyordu.

Ahmet ve Mustafa büyümüşler, neredeyse okul çağına gelmişlerdi.

Bu arada, Melih ve Meliha köylerine hiç gitmemişlerdi. Hala Meliha’nın babası Ahmet Ağa ile dargındılar.

Bir Bahar ayının Pazar gününde, Melih eşi Meliha, çocukları Ahmet ve Mustafa’yı da arabaya alarak köyün yolunu tuttu.

Köyde, Melih’in babası Mustafa Efendi’nin evine indiler. Hoş beşten sonra Melih ve Meliha çocukları Ahmet ve Mustafa’yı da yanlarına alarak, doğruca Meliha’nın babası Ahmet Ağa’nın evinin yolunu tuttular.

Ahmet Ağanın her şeyden haberi vardı. Nerdeyse günü gününe Sait’ten Melih ve Meliha hakkında bilgileri alıyordu.

Ahmet Ağa torunlarını görünce, hiç naz etmeden torunlarını kucaklayıp, kızı Meliha ve damadı Melih’e sarıldı. Ahmet Ağa hemen torunları için iki tane erkeç(keçinin erkeği) kestirdi. Birlikte yenildi içildi.

Akşama doğru Melih ve Meliha evlerine gitmek için hazırlanırken, Ahmet Ağa karşı çıktıysa da etkili olamadı. En kısa sürede tekrar gelmek üzere, Melih, Meliha ve çocukları yola çıktılar.

Bu arada ülkede kriz üstüne kriz çıkıyor, iktidar sallanıyor, dışarıdan ithal bakanlar(Kemal Derviş) getiriliyordu.

Melih daha önceden yaptığı birikimler nedeniyle, işi yap sata dönüştürdüğünden, kriz ortamını fırsata dönüştürmüştü. Krizden de karlı çıkmıştı.

Derken iktidar erken seçim kararı alıp, 3.11.2002 tarihinde seçime gitti. Seçimi yeni kurulan bir parti büyük bir çoğunlukla kazanarak iktidara geldi.

Melih’in işleri kısa sürede eskisinin en az üç katına çıktı. Paraya, para demez oldu.

Yeni Parti iktidara gelişinin ilk yıllarında büyük bir iştahla, AB uyum yasaları çerçevesinde epey işler yaptı. Yavaş, yavaş gizli amaçları doğrultusunda uygulamalar başladı.

Melih de bu uygulamalara ayak uydurup, önce kısa bir sakal bırakıp, başına yeşil bir takke giydi.

İşler daha da açılınca, önce altına bir Jeep aldı. Sonra da bir Mobilya Mağazasını yeri ile birlikte satın aldı.

2005 yılına gelindiğinde Melih’in mobilya mağazaları adeta zincir oluşturmuştu. Antalya’nın dört bir yanında mağaza sayısı altıya çıkmıştı.

Melih’in sakalı gittikçe uzuyordu. Çevreden sakala itirazlar yükselince, o da zaman bunu istiyor, ben zamana göre hareket ediyorum diyordu.

Melih’in yolu bir gün iktidar partisinin il başkanlığına düştü. Özellikle çağrılmıştı!

Parti binasında büyük bir nezaketle karşılandı. Kendisine il yönetiminde görev vermeyi düşündüklerini, yalnız sakalını kesmesi gerektiğini söylediler.

Melih hemen yakında bulunan bir berbere gidip, sakalı kestirerek, bir Badem Bıyık bıraktı. Hemen il başkanlığına koştu. Yeni imajı parti yöneticileri tarafından da çok beğenilmişti.

Melih kendisine gösterilen bu ilgiyi karşılıksız bırakamazdı. Hemen bol sıfırlı bir çeki kesip, İl Başkanlığına verdi.

Melih’e tanrı yürü ya kulum demişti bir kere! Bundan sonra bırakın yürümeyi koşmaya başladı. Bir tarafta Mobilya mağazaları, diğer yanda inşaat şirketi… Özellikle partiye yapılan bağıştan sonra inşaat şirketinin işleri öylesine açılmıştı ki! Bir taraftan kamu ihalelerini alıyor, diğer yandan hazine arazileri üzerine siteler yaparak, halka ve özellikle kendine yakın hissettikleri kişilere satıyordu.

Yaptığı sitelerden daire alanlar, hiç ruhsat falan sormuyor, parayı bastırıp evleri alıyorlardı. Sitelerin alt yapıları da hemen Belediye yetkilileri ve diğer kamu kurumlarınca yapılıyordu. Tabi bu işlerin belli bir karşılığı da yok değildi. Bal tutanın parmağını yalayacağı gibi, Melih bu tip giderleri normal karşılıyordu.

Meliha cephesinde ise epey değişiklik olmuş, kısa etek giyme merakı olan Meliha önce Tesettüre girmiş, Bağladığı türbanı ile modayı takip eder olmuştu.

Artık onlar varoş mahallesinde oturmuyor, Antalya’nın en güzel yerlerinden birinde, Tripleks villalarında oturuyorlar, eve haftada bir gelen temizlikçi yerine, iki tane yabancı uyruklu ve mini etekli hizmetçi, hizmet ediyordu!

Melih’in işleri büyüdükçe, Meliha kapanmaya başlamıştı. 2008 yılının sonuna doğru gelindiğinde, Meliha türbanı ve Tesettürü bir kenara bırakıp Çarşafa bürünmüştü.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de krizin etkileri görünmeye başlanmış, ancak bu kriz Melih’e ulaşamamıştı. Melih bu krizi yine fırsata dönüştürenler saffında yer almıştı.

Melih ve Meliha’nın çocukları, Ahmet ve Mustafa büyüyüp okula başlamışlardı. Yılbaşı için ne yapacaklarını anne ve babaları ile konuşmaya bile başlamışlardı.

Melih bu yılbaşı kutlama olayına fena halde takmıştı. Yılbaşı denilince hemen atılıyor ve nerden çıktı bu kutlama olayı? Bu tamamen Hıristiyan geleneği! Tıpkı Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi… Diye karşı çıkıyordu. Bu nedenle yılbaşı günü yakın dostlarını evine çağırıp, sabaha kadar zikir yapmaya karar verdiler. Ve yılbaşı günü aldığı kararları uygularken, birden kapı çaldı. Gelen polisti ve Melih ile yakın dostlarını Cumhuriyet Kanunlarına muhalif hareket etmekten gözaltına alındılar.

Netice mi?

Soruşturma devam ediyor…

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..