- Kategori
- Deneme
Kirlenmişlikler
Kirlenmişlik deyince sizin aklınıza ne gelir? Bilemiyorum. Ama benim aklıma; vücut kirliliği, çevre kirliliği, gürültü kirliliği, düşünce kirliliği, dil kirliliği, siyasi kirlilik vb. daha birçok şey gelir. Hepsinde de ortak nokta; kirlenmişlik.
Çevremizde ne kadar çok duyarsız insan var. Hiç fark ettiniz mi?
Sahil kenarlarında, akarsularda, piknik yerlerinde, parklarda ve sokaklardaki çevre kirliliği; kendiliğinden mi oluyor? Yani rüzgâr getirip pislikleri oraya bırakıyor. Öyle mi?
Ne kadar sorumsuz insan var çevremizde; “ Sen mi kurtaracaksın? Otur oturduğun yerde.” “ Sana ne? ” “ Ben mi yaptım? Bana ne.” gibi geçiştirici bir sürü söz söylerler. Sorumluluktan kaçar, sorumluluğu başkalarına yıkmaya çalışırlar. H. Browne “Sorumluluğu kabul etme yeteneği insanın ölçüsüdür.” der. Siz ne dersiniz?
Yere çöp atanlar çöplerini başkalarına toplatmaktan zevk mi alıyorlar? Bilemiyorum. Siz biliyor musunuz? Her şeye rağmen çevremize duyarlı olmalıyız. Çevremizde bir şeyler yapmalıyız. Ama biz bir değişiklik istiyorsak, her şeyden önce kendimizi değiştirmekten başlayalım işe. Başkalarından istediğimizi, önce biz yapmaya çalışalım. Bir babanın ağzında sigarasıyla “Sakın sigara içme, sağlığın bozulur.” derken ne kadar inandırıcı olur? Bu şekilde olmasın yaptıklarımız. Başkalarından çevreyi temiz tutmasını isterken, kendimiz çevreyi kirletirsek, bu ne kadar inandırıcı olur? Siz tahmin edin artık. İsterseniz önce düşüncemizi, zihnimizi berrak ve temiz tutmakla başlayalım işe. Çünkü her şey düşüncede başlar, uygulamada biter. Düşünce kirliliği hepsinden daha kötüdür. Çünkü düşüncesi kirli olan, her türlü kirliliği doğal karşılar. Beyinlerimiz bir gün kirlenmişliği doğal karşılayan fikre saplanırsa, işte o zaman görün çevremizin halini...
Hepimizin yaşamak zorunda olduğu bir çevresi var. Yaşadığımız çevremize sahip çıkmak zorundayız. Sahip çıkmazsak zamanla bu çevreyle birlikte yok oluruz. Düşünün, herkes duyarlı olsaydı; çevremiz ne kadar temiz olurdu? Düşünebiliyor musunuz?
Bazı şeyleri değiştirmek kolay değil, biliyorum. Hele kalıplaşmış beyinleri törpülemek, hiç kolay değil. Ama biz yine de deneyelim. E.Hubbard bu konuda; “Denemekten vazgeçmek gibi başka bir başarısızlık yoktur. İnsanın içindeki yenilgiden başka yenilgi yoktur. Kendi içimizdeki amaç zayıflığından başka, gerçekten aşılmaz engel yoktur.”sözüyle bunu güzel anlatmış doğrusu. Bizde bir şeyler başarmak istiyorsak, başarmak istediğimiz şeyin üstüne kararlı gitmeliyiz. Unutmayın ki korkuyla başarı gelmez.
Ya diğer kirlenmişlikler, onların da kendilerine özgü yönleri var. Vücut kirliliği yıkanınca geçer de içinde kirlilik varsa o zaman yıkanmakla geçer mi? Vicdanı körse, saplanmışsa kör bir ortaçağ zihniyetine, hırs kaplamışsa kötülüğe karşı; ne yıkanmak fayda verir, ne de doğruları söylemek.
Bir de gürültü kirliliği yok mu? Bu kirlilik, insanın sağlıklı düşünmesini bile engeller.
Dilimizdeki kirliliğe ne demeli? Dilimize karışan yabancı sözler; yazılarımıza, konuşmalarımıza bile yansıyor. Düşüncelerimizi bile olumsuz etkiliyor.
Daha aklımıza gelmeyen birçok kirlenmişlik var çevremizde. Bazen görmezlikten, bilmemezlikten geliyoruz. Bazen de söylemeye dilimiz el vermiyor kirliliği. Bu kirlenmişliklerden, sıyrılıp kurtulmak gerek. Kirlenmişlik, bataklık gibidir. İçine aldığını yavaş yavaş yok eder.
Bu kirlenmişliklerden kurtulmaya ne dersiniz? Her şey ilk adımla başlar. Bir bebek, ilk adımla yürümeye başlar. Her şeyin bir ilki var. Gelin ilk adımı birlikte atalım. Var mısınız, bu kirlenmişliklere karşı koymaya? Öyleyse haydi iş başına...