Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '10

 
Kategori
Güncel
 

Kırmızı et ithalatı çözüm değil, hayvancılığın geleceği için yıkımdır

Kırmızı et ithalatı çözüm değil, hayvancılığın geleceği için yıkımdır
 

Son günlerde ülke gündeminde yer alan konuların başında et fiyatlarının yüksekliği gelmektedir. Çeşitli basın organlarında konu enine boyuna görüşülmekte, yorumlar yapılmakta, bir kesim ithalata karşı çıkarken, diğer bir kesim fiyatların ithalatla düşeceğini öne sürerek, ithalat yapılmasını istemektedir. Tabii bu arada ithalat yapılmasını savunanların da etkisi ile et ithalatına başlanmıştır.

Bakanlar Kurulu Kararı ile Et ve Balık Kurumuna sığır eti ithalatı yetkisi verilmiş ve ithalat gerçekleştirilmiştir. Ancak sonuçta fiyatlarda önemli bir düşüş yaşanmamıştır. Bu durum bazı spekülatörlerin fiyatların oluşmasında etkili olduğu şeklinde açıklanmış, daha sonra çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı ile de 31 Aralık 2010 tarihine kadar 100 bin ton kasaplık canlı hayvan ithalatı için Et ve Balık Kurumuna yeniden bir görev verilmiştir.

İlk bakışta et fiyatlarının düşecek olması bir tüketici olarak hepimize cazip gelmektedir. Sonuçta haklı olarak daha ucuza et alacağımızın ve evimize daha fazla et gireceğinin hayalini kurmaktayız.. Ancak bilmemiz gereken gerçek yaşayacağımız kısa dönemli bu rahatlamanın bedelini ileride daha ağır ödeyeceğimizdir. Çünkü hayvancılıktaki sorunların büyük bir kısmı kısa süreli politikalarla çözülecek sorunlar değildir. Uygulanan hatalı politikaların olumsuz sonuçları uzun zaman dilimi içinde artarak ortaya çıkmaktadır. Zaten bugün yaşadığımız kırmızı et fiyatları sorunu geçmişteki hatalı politikaların sonucu değil midir?

Bu uygulanan hatalı politikalar nedir diye soracak olursanız. 1980’li yıllardan beri izlenen politikalar sonucu piyasa dengesini koruyan devlete ait işletmeler yok edilmiş, bir ölçüde satılamadığı için Et-Balık Kurumuna ait sadece 8 kombina elde kalmış, bu işletmelerin rollerini üstlenecek kooperatifler de oluşturulamamış, hatta var olan kooperatifler etkisiz hale getirilmiş, hayvancılık destekleri de önemli ölçüde azaltılmıştır. Kredi imkânları daraltılmış, piyasa özel sektörün insafına terk edilmiştir.

Diğer taraftan yeniden yapılandırma adına Tarım Bakanlığının yapısı altüst edilmiş ve araştırma kuruluşları yok edilmiş veya zayıflatılmıştır. Her şeyi özelleştirme adına adımlar atılmış, üreticilerin pazardaki zayıflığı dikkate alınmadan özel sektörün önü açılmıştır. Üretici ve tüketicinin yararına pazara denge getiren kamu tesisleri kapatılarak veya faaliyetleri daraltılarak ve de kooperatiflere müdahale edilerek tarım sektörü yıpratılmış ve o günkü deyimle ekonominin kara delikleri kapatılmıştır. Piyasada tam rekabet koşullarını sağlayacak ve üreticinin menfaatlerini ve tüketiciyi koruyacak bir araç kalmamıştır.

Tarım sektöründe yaşanan kriz ve daralma dönemi kırsaldan şehirlere göçüde hızlandırmıştır. Ekonomik kriz ve artan terör özellikle geçimini hayvancılıktan sağlayan doğu ve güneydoğu illerimizdeki insanlarımızı bu göç kervanına katılmaya zorlamıştır. Bir tarafta boşalan köy ve mezralar, diğer tarafta her geçen gün köyleşen şehirlerimiz yeni sorunların karşımıza çıkmasına neden olmuştur.

Tabii ki o günlerde bu sorunlar tarımla ilgili örgütler tarafından dile getirilmiş, tepkiler gösterilmiş, mitingler yapılmış, yapılan uyarıları ne o günkü hükümet, ne de daha sonraki hükümetler dikkate almış, aksine benzer politikaları izlemeye devam etmişlerdir. Zaman içinde azalan destekler, artan yem fiyatları yanında hayvancılığı destekleyen kamu kurumları ile araştırma kuruluşlarına gerekli imkânların sağlanamaması sorunların derinleşmesine yol açmış ve kamudaki yetişmiş araştırmacıların sayısı da günden güne azalmış, özel sektörde kendinden beklenen yatırımlar ve AR-GE çalışmaları konusunda arzulanan performansı gösterememiştir.

Bugün ülkemizde yılda 1 milyon tondan fazla kırmızı et tüketilmektedir. Tüketilen etin yaklaşık yarısı resmi kesim içindedir. Geri kalan kırmızı etin kayıt dışı veya kaçak olarak pazara sunulduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca kırmızı et pazarlamasında da sorunlar devam etmekte, serbest piyasa koşullarında oluştuğu belirtilen fiyatlar her zaman üreticinin ve tüketicinin aleyhine gelişme göstermiştir. Pazarlama zincirinin uzunluğu nedeniyle üretici gerekli geliri elde edemezken, tüketicide yüksek fiyatla et tüketmektedir.

Hayvancılık işletmelerinin büyük bir kısmı küçük işletmedir ve verimli çalışmadan uzaktır, teknolojiden ve pazardan kopukturlar. Besiciliğin yoğun olarak yapıldığı bölgelerde kooperatifleşme düzeyi düşük ve kurulu kooperatifler de oldukça zayıf durumdadırlar. Kesimlerin büyük bir çoğunluğu küçük ve teknik ve sağlık şartlarının yetersiz olduğu mezbahalarda yapılmaktadır. Çoğunda soğuk hava üniteleri yoktur veya yetersizdir. Taşıma şartları iyi değildir.

Bugün basının gündeme getirdiği ve kamuoyunda tartışılan sorun, kırmızı et üretimimizin ihtiyaca cevap vermemesi ve fiyatların giderek yükselmesidir. Gerçekte bu durum uzun dönemden beri böyle devam etmektedir ve sorun da yeni değildir. Bu sorunu başta ilgili bakanlıklar olmak üzere üreticiler, tüketiciler tüm kesimler uzun dönemden beri görmekte ve yaşamaktadır. Peki, bu arada ne olduda birden karşımıza ithalat yapılması konusu geldi. İthalatın birden bire gündeme gelmesi ile aklımıza şu sorular gelmektedir.

Neden bugüne kadar üretimi artırıcı tedbirler alamadık ?

Neden damızlık hayvan yetiştiriciliğini gereği gibi desteklemedik ?

Neden üretim maliyetlerini düşürücü tedbirler alamadık ?

Neden üreticilere uygun koşullarda kredi imkânları sağlayamadık ?

Neden kayıt dışılığa ve kaçak hayvan girişlerine engel olamadık ?

Neden üretici örgütlerinin ve akademisyenlerin bu konudaki görüş ve önerilerine önem vermedik ?

Mademki, et piyasasında vurgunculuk şüphesi var diyoruz. Bu ülkede her şeyi izlerken bu kişileri ve firmaları neden tespit edemiyoruz. Bugüne kadar ülkemizde yaşadığımız birçok acı deneyimin göre, bu tür sorunlar karşısında alacağımız kısa süreli tedbirler ile sorunları çözemeyeceğimizi ve aksine sektöre onarılması güç zararlar vereceğimizi bilmemiz gereklidir.

Yüksek maliyetler karşısında besi hayvanını düşük fiyatla satan üreticinin uğrayacağı zararı kim telafi edecektir. Her türlü desteğin verildiği ve üretim maliyetlerinin düşük olduğu bu ülkelerden yapılacak ithalat ile bu ülkelerdeki üreticiler desteklenecektir. Bu gerçeği neden görmüyoruz. ve sorun ortadadır. 1980 sonrası izlenen ekonomik politikalara göre şekillenen hayvancılık politikamız iflas etmiştir.

Bugün tam üye olmak için büyük çabalar gösterdiğimiz AB ülkelerinde diğer ürünlerde olduğu gibi kırmızı et üretimi ve pazarlanmasında kooperatifler önemli roller üstlenmektedirler. BU ülkelerde kooperatiflerin kırmızı ette pazar payı % 50 civarındadır. Bu oran İskandinav ülkelerinde % 70’leri aşmaktadır.

Tabii ki kooperatifler yanında pazarda özel sektör de yer alacaktır. Ancak kırmızı et piyasasında da piyasayı düzenleyecek, üreticiyi ve tüketici koruyacak güçlü bir kamu yapılanmasına kesinlikle ihtiyaç vardır. Zaten bugün yaşananlar da bunun ne denli ihtiyaç olduğunu ortaya koymuştur. Bu kapsamda EBK sadece sınırlı bir üretim yapan ve de son günlerde verilen görev çerçevesinde ithalatı yapan bir kurum gibi değil, eskiden olduğu gibi üretim ve pazarlamada da etkili bir kurum haline getirilmelidir. AB ülkelerinde olduğu gibi kooperatiflerin hayvansal üretimde etkili olmaları sağlanmalı ve kooperatiflerin ve üreticilerin pazardan aldıkları pay artırılmalıdır.

Aslında konu ile ilgili yapılması gerekenler yıllardan beri dile getirilmektedir. Bilim adamlarımız ve uzmanlarımız ile üretici örgütleri temsilcileri yaptıkları tespitler ve öneriler ile bizlere Kırmızı et üretiminin artırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması konusunda doğru yolu çok açık bir şekilde göstermektedirler. Yapılması gereken bu sese kulak verilmesidir. Bu sesin göz ardı edilmemesidir. Aksi halde ithalata dayalı bir politika çözüm değil, kırmızı et üreten hayvancılık sektörü için yıkım olacaktır.

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..