- Kategori
- Kitap
Kırmızı Saçlı Kadın – soluksuz okunacak bir Orhan Pamuk romanı

Mükemmel Bir Roman
İngiliz Independent Gazetesi “Orhan Pamuk en iyi kitaplarını Nobel’den sonra yazdı,” diye belirtmiş. Gerçekten öyle. Eski kitaplarını ya ıstırap çekerek okumuş ya da sıkılarak yarıda bırakmıştım. Oysa yeni kitapları acayip sürükleyici, heyecanlı, etkileyici…
Son kitabı Kırmızı Saçlı Kadın buna örnek. Bir kuyu ustasının çırağıyla birlikte kazdığı kuyudan bu derece sürükleyici roman çıkarmak için Orhan Pamuk olmak lazım.
Bakmayın bazı eleştirmenlerin Pamuk’ta kusur arama çabalarına. Neymiş? Aile içi cinselliği konu ederek topluma ters bir roman yazmışmış!!! Alakası yok. Koca romanda bir geçiş paragrafını romanın tümünü mal etmek için ya edebiyattan hiç anlamayacaksınız ya da yazarın başarısını çekemeyeceksiniz.
Neymiş? Pamuk Türkçeyi iyi kullanamıyormuş, çok hata yapıyormuş!!! O da doğru değil. Pamuk Türkçeyi fevkalade iyi kullanıyor. Ayrıca yazar da hata yapabilir elbette. Kusurlarını düzeltmek redaktörlerin ve editörlerin işi.
Lise öğrencisi Cem’in babası eczacıdır ama eczacılıkla uğraşırken örgütsel faaliyetlerde de bulunur. Bir süre sonra adamcağız ortadan kaybolur. İçeri almışlar, işkenceden geçirmişlerdir.
Cem de babasının desteği olmayınca okulunu sürdürebilmek için yazın çalışmaya başlar. Tam da bir lise talebesine uygun bir iş bulur: Kuyuculuk… Mahmut Usta’nın çıraklığını yapar, İstanbul’un yakın çevresinde bir yerde bir tekstil fabrikatörü için kuyu kazmaya başlarlar.
Şansları yaver gitmez, sert kayalara denk gelirler, kayaları delip 25 metrelik derinliğe ulaştıkları halde kuyudan su çıkaramazlar. 25 metre dediğiniz derinlik nereden baksanız 10-12 katlı bir apartman boyu. O kuyuya inmek için beceri, bilgi, ustalık yetmez; kocaman da bir yürek gerekir.
Arsa sahibi pes eder, ama kuyucu Mahmut Usta kazdıkları yerde mutlaka su çıkaracaklarını söyleyerek kazıyı bedelsiz sürdürür…
İşte o uzayan iş, küçük Cem’in, bölgede bir çadır tiyatrosunda oyunca olan Kırmızı Saçlı Kadın ile tanışmasına vesile olur.
Bu tanışma çocuğun kaderini değiştirecektir…
1985’ten günümüze dek İstanbul çevresindeki arazilerin betonlaşması, bahçeli evlerin yerlerini gökdelenlerin ve AVM’lerin alışı ustalıkla işlenmiş.
Orhan Pamuk’un o sıkıcı tarzı bu kitapta yok. Hayli sürükleyici, mükemmel bir roman...