Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Kısa öykü nedir, ne değildir?

Kısa öykü nedir, ne değildir?
 

İzmir TÜYAP Kitap Fuarı’nda söyleşi ve konferans şenliği var bu hafta... 16 Nisan’da başladı, 9 gün sürüp 24 Nisan Pazar günü sona erecek. 6 gündür bir söyleşiden diğerine, bir yayıncı standından ötekine koşuşturuyorum çocukluğumda hissettiğim o bayram sevinçlerini duyumsarcasına...

24 kitap satın aldım ilk iki günde. Kitaplardan biri de şair, yazar ve düşünür Aydın Şimşek’in Kanguru Yayınları’ndan çıkan 112 sayfalık eseriydi. Adı ‘Bebek Patikleri – Ele Avuca Sığmayan Bir Tür Kısa Öykü.’

Dün (21 Nisan) Salon-1’de Aydın Bey’in kısa öykü üzerine ve bu kitabından da birkaç alıntı yaptığı söyleşisi vardı. Ön sıralarda bir yer kapıp büyük bir ilgiyle dinledim zengin içerikli konuşmasını. Ve tabii her zaman olduğu gibi, hızına yetişebildiğim kadarıyla da not alabildim. O notlardan oluşan kültür şölenine sizleri de davet etmeyi arzuladım bugünkü bloğumla; buyurun, siz de katılın:

“Sözlerimin başında hemen belirteyim ki, bana İzmir’den kısa öykü adı altında çok sayıda dosya yollanıyor. Aziz Nesin ‘Üç kişiden beşinin şair olduğu ülke...’ demişti Türkiye için; onun gibi, İzmir de neredeyse üç kişiden beşinin kısa öykü yazarı olduğu bir kent. Üzülerek söylüyorum ki yollanan o dosyaların büyük bir çoğunluğu kısa öykü değil, sadece öykü... Oysa öykünün kısa olması onun kısa öykü olduğu anlamına gelmemelidir. O nedenle, öncelikle öykü ile kısa öykü arasındaki farklara değinmek -sanıyorum- yerinde olacaktır.

“Kısa öykü deyince akla şiir gibi kısa veya özlü sözler gelmemelidir; onun dili farklıdır, kapalı bir zarfa benzediğinden –alt, üst ve gizli anlamlar gibi- çoklu anlam katmanları içerir. Kısa öykü klasik giriş-gelişme ve işlevsellik kurallarına karşıdır. Fiziksel zaman yerine minimal/en kısa zamanı kullanarak, içerik zamanını derinleştirir.

“Öykü monologlara, diyaloglara, masallara, mesellere, kıssalara, fabllara, fıkralara kimi tablet yazılarına, ahlâkî derslere, didaktik anlatımlara, mitoslara ve aforizmalara açıktır; fakat kısa öykü nerdeyse öykünün tüm bu olanaklarını terk ederek gelişen bir türdür. Roman ve öykü Modernizm’in birer çocuğudur; fakat kısa öykü Postmodernizm’e ait bir türdür.

“Kısa öykü monologlara, betimlemelere, etik dayatmalara ve öğretici olmaya karşı çıkar; iyi-kötü, güzel-çirkin gibi ahlâki dayatmalara ve baş’a başkaldırır. Belli bir amacı yoktur; ama belli bir ahlâk anlayışını, belli bir siyasal anlayışı ve belli bir ekonomik anlayışı indirgeme amacı taşır. Ve bu üç bağlam ile çok ciddi çatışma kültürü üretir. O nedenle de kendine doğru giriştiği serüvende, serüvenin bütün boyutları ile birkaç paradigmayı üretmek zorundadır.

“Bunlardan bir tanesi; fiziksel zaman yerine daha kısa bir minimal zamanı önüne koymasıdır. Klasik öyküdeki giriş-gelişme ve işlevsellik mantığına karşıdır. Çözümlemeleri fiziksel zamanla değil; psikolojik zamanla yapar. Bu nedenle betimlemelere ve diyaloglara daha başından karşı çıkar.

Çehov’un deyimiyle kısalık yeteneğin kardeşidir. Tolstoy’un deyimiyleyse Çehov’un estetiği kısalığıdır. Kısalığın bir estetik değer olduğunu da düşünürsek; karşı karşıya kaldığımız şey, giderek hızlanan ve hızlandıkça da zamanı daraltan bir ideolojinin karşıtlığını nereden üreteceğimiz üzerine çok ciddi dil düzeneği kurmaktır.

“Çehov’da kısa öykü özelliklerine rastlarız; ama bugün kısa öykü kendi alt başlıklarına, kendi bölümlemelerine ve kendi uzmanlık alanlarına doğru evrilmiş bir anlatım dilidir. Oluşan alt başlıklara örnek olarak minimal öykü, durum öyküleri, bir dakikalık öyküler, nano öyküler, piko öyküler, kaotik öyküleri verebiliriz.

“Kısa öykü öğreticilik için okura hiçbir olanak vermez, kapalı bir zarf sunar. Okur bu zarfı açıp açmamada tamamen özgürdür. Zarfı açtığında okurun neyle karşılaşacağını kısa öykü yazarının kendisi de bilmez; öyleyse kısa öykü zamansallıktır.

“Zamansallık yazarın bıraktığı boşlukların keyfiyetindedir. O boşlukları doldurmak okura düşer. Kısa öykü okuru bir yere odaklamayı değil, okuru savurmayı hedefler. Yani zamanı yavaşlatacak veya zamandan daha hızlı hareket edecek bir nirengi oluşturur. Bunu da metin içerisinde ciddi anlamda zaman boşlukları bırakarak yapar. Boşlukların bırakılması kısa öykücülükte -Oğuz Atay’dan çağrışımla- bir disiplin olarak da algılanabilir.

“Oğuz Atay ‘Ben buradayım, sen nerdesin ey okur?!’ derken, okuru kendi metinlerinin üst kimliğine davet etmektedir. Calvino ise, ‘Bizim artık okura değil; yaratıcı okura ihtiyacımız var.’ derken, yaratıcı metin karşısında okurun da yaratıcı olması zorunluluğunun altını çizer.

“Yine Calvino, ‘Klasikler her okuduğumuzda bize yeni şeyler söyleyen metinlerdir.’ der. Bu demektir ki, bir metnin bize her okuduğumuzda yeni şeyler söylemesi için metin düzleminin çok katmanlı olarak kurulmuş olması zorunluluğu vardır. Bir metnin alt, yan, üst, hatta olası göndermeleri yoksa o metnin geleceği de yoktur. Bir gecelik metinlerdir bu tür yazılar. İşte kısa öykü de böyle bir metindir.

“Kısa öykü -ayrıca- okurundan ciddî anlamda bir çalışkanlık ve edebî tarih bilinci yanında, edebiyatın akımlarını ve eğitici yazarlarını okumuş olmayı bekler. Cervantes’in beşiğinde sallanMamış; Gogol’un ninnisiyle uyuMamış; Kafka’nın süreçlerinde yeni bir görme/bakma biçimi kazanMamış; -kendi edebiyatımıza dönersek- Nazım Hikmet’in o destansı şiirlerindeki anlatıcılığı ile bir akrabalık bağı kurMamış; Orhan Kemal’den, Yaşar Kemal’den, Sait Faik’ten, Oğuz Atay’dan, Bilge Karasu’dan -bu adları çoğaltabilirsiniz- nasiplenmemiş birinin genel anlamda öykü, özel anlamda kısa öykü yazma şansı bulması olası değildir.

“Kısa öykü politik dil üzerine kurulur. Karşı koyduğu şey hızdır; amacı hızı yavaşlatmak veya karşıt bir hız yaratmaktır. Ne var ki, kısa öykücünün öykü olanaklarını kullanmaksızın ve öyküden farklı yazabilmesi için onca masal ve meselden beslenmesi ve tarihsel dili iyi tanıması gerekir; çünkü ancak o zaman masallardan farklı ve de indirgeyici olunabilir...

“Kısa öyküde biçim, içeriği özgürleştirmek için vardır. Biçim mutlaka esneme ve daralma göstermelidir. Kısa öyküde bir başka sorunsal da metnin başlığıdır. Başlık öykünün ilk cümlesi veya tamamı gibidir.

“Kısa öykü için bir başka tanımı da şöyle yapabiliriz: Olay öyküsü yazarını bir boksör gibi düşünürsek; boksör zamanı çok iyi kullanır ve maçı 12 raunt boyunca sürdürüp sonucu sayı üstünlüğü ile lehine dönüştürmek ister. Kısa öykü maçı ise bir vuruşluktur, bir rauntluktur! Olayın nasıl olup bittiğini bilemeyebilirsiniz...

“Olay örgüsünde duygusallık çok atak bir yandır. Bazen yazar da şunu söyler; yazarken kahramanla bütünleştim, der. Kısa öykü böylesi şımarıklıklara olanak tanımaz! Kısa öykü ile okuru arasına hiçbir şey girmemelidir; hatta araya ses dahi girmemesi için sesli okunmamalıdır diyenler de vardır.

“Yazarın değişim dinamiklerinden kaçınma olanağı yoktur; fakat yazarın önünde, değişme nedenselliğini algılamak veya reddetmek gibi bir seçeneği elbette vardır. Ama değişme denenselliği yazara rağmen süregidiyorsa; yazan kişiden yazar kişiye doğru evrilirken bize rağmen olan şeyleri algılamak, onlarla temas kurmak ve onları geliştirmek gerekir, çünkü her şeyin hızla değiştiği ve dönüştüğü bir dünyadaki nevrotik değişimi ve akışkanlığı algılamak ve tanımak gereği vardır. Ben buna gelişim gerilimi demek istiyorum. Zaten kültürel evrim de bu gelişim gerilimi sürecinde oluşur.

“Küresel kültürün bir kült’e dönüştüğü bir dünyada yazarların yeni bir referansı da hızı yavaşlatmaktır. Bunu da yeni değerler ve yeni biçimler üzerinden yeni kavramlar üreterek yapabiliriz. Sevim Burak bu konuda şöyle der: Yazacağımız yeni bir şey yok; ama yeni biçimlerle anlatacağız!..

“Öyleyse, nasıl yazdığımız, ne yazdığımızın önüne geçmek zorunda... Yani -bu deyişi ilk kez kullanacağım- modern edebiyatta ve kısa öyküde biçim, içeriği özgürleştirir. Metinde ne kadar zengin, derin, değişik ve özgürleştiren bir biçim varsa, içerik o kadar özgürleşecektir.”

Aydın Bey sözlerini, Bebek Patikleri’nde kısa öykü örnekleri olarak sunduğu ikişer paragraftan oluşan birkaç kısacık öyküyü okuduktan ve onların geride bıraktığı boşlukları bir okur olarak kendisinin nasıl doldurduğunu anlattıktan sonra bitirdi. Olabildiğine esin verici, bilgilendirici ve farklı bakış açılarıyla süslü bir saatlik konuşmasının ana hatlarını sizlerle paylaşmadan edemezdim. Kendisine teşekkür ediyor, sizlere de uzun araştırmalardan sonra yazıldığı apaçık belli olan bu kitabını okumanızı öneriyorum.

.

Günün sözü: “Kısa öykü yapıcı değil aksine yıkıcı bir türdür. İlk saldırdığı yer sıradan, gündelik dil ve anlamlardır. Bu nedenle de kısa anlatı türü yaygın dile, yaygın yazmaya ya da yayarak yazmaya olanak vermez.”

 
Toplam blog
: 147
: 2923
Kayıt tarihi
: 05.05.07
 
 

İngilizce öğretmeniyim, çevirmenim, dilmaçım, araştırmacıyım. / Beş kitabım var: Beynin Kimliği, ..