- Kategori
- Psikoloji
Kıskançlığın bin bir yolu

Yürüyen izlenir, koşan seyredilir.
Duranları göremezsiniz bile.
Demir alan ufuklara açılır.
Sahilde kalan gemilerle kimse ilgilenmez.
Üstelik onlar heyecan bile oluşturmazlar.
Kalem satırlarda gezinirken güzeldir.
Beyin düşünürken güzel.
Yaprak dalda güzel fakat uçarken de güzel.
Ayak altında kalanlar dikkatinizi çekmez.
İnsan örnek alınca güzel, kıskanınca çirkin.
Koşuya katılınca güzel, koşanları çekemeyince kötü.
En iyi futbolcu sahanın dörtbir yanında görülür.
Gole en çok yakın olanlar onlardır.
Göller okyanusların coşkusunu anlayamazlar.
İçerisinde coşku ve heyecanını yitirenler de böyledir.
Kendini okyanusla karıştıran göller talihsizdirler.
Üzerlerinde gemi olsun isterler fakat güç yetiremezler.
Küçük adamlar büyük adamların fikir sancılarını kendi karın ağrılarıyla karıştırırlar.
Güneş niye her gün doğuyor diyenler yarasalardır.
Aydınlığı sevmezlerde bundandır şikâyetleri.
Yolda mısınız, elbette izleneceksiniz.
Tırmanmışsanız yükseklere görünmemek diye bir şansınız yoktur.
Bir düşünür ne güzel söylüyor: “Büyük insanlar için öldükleri zaman dikilen heykeller, sağlıklarında iken üzerlerine atılan taşlardan yapılmıştır” Ne kadar taş o kadar eser. Unutulmamak için…
Taş atanlarda herhalde unutturmamak için atıyorlardır.
Kıskançlık güzeldir, yarışa katılmak şartıyla.
Büyük adamların üzerlerine atılan taşlar bile esere dönüşür.
Bedbaht elinde inci ahü zar eder.
Kıskançlığın bin bir yolu vardır.
Takdir etmenin bir yolu.
Kıskananlar kabukları içerisinde ölüp gidenlerdir.
Güneşsiz havasız boğulurcasına…
Takdir edenlerin bahçesinde güller büyür. Güvercinler havalanır, gemiler daha bir yol alır.
Kıskançlığın bin bir yolu vardır.
Takdir etmenin bir yolu.
işte o bir yoldur adamlık yolu.