Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '07

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
 

Yollara bakınız? Araçlar çift sıra park halinde. Yetmiyor kaldırımlara park ediyorlar. Her taraf çekirge sürüsü istila etmiş gibi araçlarla dolu. İhtiyaç kadarına tamamda bir o kadar da ihtiyaç dışı araç var sokaklarda. Binalara araç parkı yapacaksın deniliyor, yapıyorlar da. Fakat bunların çoğu depo olarak kullanılıyor. Denetleme yapan yok mu? Yayalar kendilerini adeta labirent oyununun içerisinde buluyorlar. Yayanın hali acınacak durumda.

Şehir merkezinde oturan adam kısa mesafe olmasına rağmen, işi ya da dükkânına aracıyla geliyor. Adeta dükkânının önünü parselliyor. Parsellemek ne kelime işgal ediyor. Sonrada kalkıp burası benim dükkânımın önü diyerek sahiplenmeye kalkışıyor. Böyle bir davranışın başka nerede görüldüğünü söyler misiniz?

Bütün bunların üstüne üstlük birde kendilerine dokunulmazlık süsü verenler var. Benim aracıma kimse ceza yazamaz efendim diyenler... Yazsında göreyim, hatta yazar mı yazamaz mı diyerek işi iddiaya kadar götürenler var. Yazılan cezaya tepki gösterenler, hatta sen benim kim olduğumu biliyor musun diyenler… Davranışlarıyla görevli memura tepki gösterenler var.

Aracına ceza yazıldı diye girişimde bulunmadığı yer, çalmadığı kapı, bırakmayanlar… Efendim bende amme hizmeti yapıyorum deyip kendini sıradışı görenler, büyük adam gösterenler var. Bu tipler sadece araç meselesinde değil, diğer işlerde de öncelik beklerler. Kendilerine dokunulmazlık süsü verirler. Bunlar sıra nedir bilmezler. İşlerini sıra dışı yaptırmayı severler. Vatandaşın girdiği kuyruklar onlara zül gelir. İşleri yoğundur, itibar görmezlerse canları sıkılır, kırılırlar.

Onlara göre kuyruklar sıradan vatandaşlar içindir. Eğer cesaret edipte sorsanız verecekleri cevap hazırdır; ”Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Bir başkasına sorsanız, bu ayrıcalık nereden geliyor diye. O da hazırlıklıdır; “Sen onun kim olduğunu biliyor musun? Hani şu beş maymun hikâyesinde olduğu gibi. Sonrada kalkıp koca koca vatandaş, eşitlik, demokrasi vs. edebiyatı yaparlar.

Farklılık aramak, imtiyazlı görünmek… Burası Hindistan değil ki? Burası Türkiye. Bu memlekette en anlamlı ve en güzel şey T.C. Vatandaşı olmak değil midir? Bu sıfat varken daha başka ekler aramaya gerek var mı? Bunlara anlam vermek o kadar güç ki. Neyse;

İnsanların olduğu yerde elbette araçlar da olmalı. Fakat o araçlarla vatandaşların hakkını ihlal etmemelidir. Sabahtan akşama kadar yollar, atıl halde park halinde duran araçlara kurban edilemez ki. Yalnız yayalar değil, hareket halindeki araçlarda bunlardan şikâyetçi. Ben sürekli yola sığamadıkları için bir tekerleri yaya kaldırımında, sokaklardan geçen araçlara şahit oluyorum. Yazık değil mi?

Şimdi kalkıp ta yolları işgal eden bu araçlar kimin diye sorsanız baştan beri söylediğimiz beylik cümle hazırdır;” Sen o aracın kime ait olduğunu biliyor musun? Aracın aklı ve dili yok. Fakat kim olurlarsa olsunlar, bunu sorumsuzca yapanlarında insanlıktan nasipleri yoktur, o zaman onlarda bunu bilmelidirler.

Kim olursan ol lütfen aracını yaya ve trafiği rahatsız eden yerden ‘insanlık namına’ çek. Bulunduğun yer senin babanın çiftliği değildir, anlaşıldı mı?

Bu kadar zor şartlar altında görev yapan trafik memurlarını tebrik ediyor, kolay gelsin diyorum.

 
Toplam blog
: 574
: 922
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Samsun Yazarlar Derneği (Kurucu) Başkanı. 12 kitabı neşredildi. Türk Güreşinin Sembol ismi Yaşar ..